Sabahın alaca karanlığında fırından sıcak ekmeğimi alıp yolda mahallenin kedileriyle bölüşüyorsam, özgürlük sokağının girişinde ikamet ediyorsam, güneşin sarısında, ay’ın akında sizi görüyorsam, kimin ne dediği umurumda olmaz sevdamı yaşar giderim ben.

       On yıla, yüz yıla kuru kuru bakmam ben; o yılların nasıl kazanıldığına bakarım. Sizlerin bir milletin dirilişine harcadığınız emeğe, alın terine ve mücadelenin kutsallığına bakarım. Ben sevmem prosedür gereği çelenk koymaları falan. Yüreğimde saklıdır çelengim ve hayali koca dev gibi Anıtkabir’in.

       İçimi her daim ısıtan sevginle seher vakti bir gülün dalına konmuş çiy tanelerinde görürüm sizi. Ben Evlad’ı Fatihan olarak bilirim sizi. Yüzyılın lideri, komutan, han ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi’nde kayıtlı tescilli kahraman.

       Yüzünüzü canlı görmeyi isterdim, üniformamla selamlayıp emrinizi almayı ve heyecandan ağlamayı... Sizi; cephede harekat emri verirken, Samsun’a inerken, Dolmabahçe’de denizi seyrederken, traktöre binerken, gülerken ve üniformaları ile yüzünüzü görmek için boğazın serin sularına atlayan askeri okul öğrencilerine bakıp ağladığınızda görmeyi çok isterdim.

       Atam ben şehit cenazelerine uzaktan katılırım hep, yakınına gelirsem şehidim onu kıskandığımı bilmesin diye. Siz yüzbinlerce şehitlerimizle ve ebediyete intikal etmiş gazilerimizle bir aradasınız. Hepinizi kıskanıyorum. Bir milletin tarihine altın harflerle kazınmak, memleketin bekasına kurban gitmek, gurur ve onurun zirvesinde bitirmek hayatı; size nasip, şehitlerimize nasip, gazilerimize nasiptir.

      Geride bıraktığın ilkeler, içine nifak sokturulmadan yaşatılacak ve bu memleket kıyamete kadar Türk Yurdu olarak kalacak ve muhafaza edilecektir. Sizi, tüm şehitlerimizi ve ebediyete intikal eden gazilerimizi rahmetle yad ediyor ve manevi huzurunuzda saygıyla eğiliyorum.

      Mekanlarınız cennet ruhlarınız şad olsun.

      Atatürk’ümüze, şehitlerimize ve gazilerimize sonsuz saygı ve minnetle!!!!