“Ey Türk Oğuz Beyleri! Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe bil ki Türk milleti, Türk yurdu, Türk devleti, Türk töresi bozulmaz.”
Amcası ölünce oğlu İnal'ı devirerek 716 yılında 32 yaşındayken Göktürk Devleti'nin başına geçti. Devletin liderliğini üstlenen Bilge Kağan'ın ilk görevi iyi bir yönetim oluşturmaktı. Bu nedenle 31 yaşındaki kardeşi Kül Tegin'i ordunun başına, Tonyukuk'u da vezir olarak atadı.
Bilge Kağan'ın en büyük hayali kendi milletini kurup onu şehirlerde yaşatmaktı. Ancak vezir Tonyukuk itiraz etti ve şunları söyledi: “Türkler Çinlilerin yüzde 1'i bile değildi. Su ve otlak peşindedirler. Avlanırlar. Belirli bir yerleri yoktur ve savaşçıdırlar. Kendilerini güçlü gördüklerinde ordulara liderlik ederler. Zayıf hissettiklerinde kaçarlar ve saklanırlar. Böylece Çinlilerin sayısal üstünlüğünü etkisiz hale getirdiler. Eğer Türkleri surlarla çevrili bir şehirde toplarsanız ve Çin sizi mağlup ederse, onların esiri olursunuz." dedi.
Bilge Kağan bir dönem Budizm'i Türkler arasında yayma hevesindeydi.
Tapınaklar yaptırarak Türkleri Budist yapmak istiyordu. Vezir Tonyukuk, bu fikre ayrıca karşı çıktı ve Budizmin insanların egemenlik ve güç duygusunu zayıflattığını, bunun güç ve savaşçı ruhunun yolu olmadığını ve Türk ulusunun hayatta kalabilmesi için bu dinler ve tapınaklar için getirilmemeleri gerektiğini söyledi.
Bilge Kağan, çok saygı duyduğu veziri Tonyukuk'un tavsiyesine uyarak bu planları yapmadı. Bilge Kağan döneminde Göktürk devletinin sınırları Çin sınırları içerisindeydi.
Shan-Tung Ovası'ndan Orta Asya'nın Karaşar bölgesine, kuzeyde Bayırku bölgesinden Ani Nehri civarına ve batıda Demir Kapı'ya (Semerkand-Belkh karayolu üzerinde, Ceyhun Nehri yakınında) kadar uzanıyordu.
Tonyukuk, Bilge Kağan'ın veziri olmasının yanı sıra kızını da ona vererek onun kayınpederi oldu. Önce veziri Tonyukuk'u, ardından da kardeşi Kül Tegin'i kaybeden Bilge Kağan, Çinlilerle iş birliği yapan bakanı Buyrak Cor (Buyrukçur) tarafından zehirlendi. Hasta yatağında yatarken bakan ve yardımcısını zehirleyerek öldüren Bilge Kağan 25 Kasım 734'te öldü.
Bilge Kağan'ın cenazesi 22 Haziran 735'te ("domuz" yılının beşinci günü) düzenlendi. Ayın 272'si) büyük bir törenle toprağa verildi. Orhun yazıtları Göktürk (Köktürk) imparatorluğunun ünlü yazıtlarıdır.
Bunlar hükümdar Bilge Kağan dönemine ait yazıtlı taşlardır. Bu taşlar Türk dilinin, kültürünün ve tarihinin maddi ve manevi en kıymetli eserleridir.
Bu bengü taşlarında Türk milletinin adı olarak ilk kez "Türk" kelimesi kullanılmıştır. Türk edebiyatının ilk şaheseri, Türk hitabetinin muhteşem bir örneği ve Türk yazı dilinin ilk belgeleridir. Kuşkusuz daha eski dönemlere ait Türkçe metinler ve kitabeler vardır.
Bunlardan bazıları şunlardır:
“Türk Oğuz Beyleri, işitin! Üstte gök çökmedikçe, altta yer denizi delinmedikçe, ilini töreni kim bozabilir?
Ey Türk ulusu! Kendine dön. Seni yükseltmiş Bilge Kağanı’na, özgür ve bağımsız ülkene karşı hata ettin, kötü duruma düşürdün.
Ulusun adı, sanı yok olmasın diye, Türk ulusu için gece uyumadım, gündüz oturmadım. Kardeşim Kül Tigin ve iki Şad ile ölesiye, bitesiye çalıştım...”
Üstte mavi gök (yüzü) altta (da) yağız yer yaratıldığında, ikisinin arasında insanoğulları yaratılmış. İnsanoğullarının üzerine (de) atalarım dedelerim Bumin Hakan (ve) İstemi
Hakan (hükümdar olarak) tahta oturmuştur.