Sevgili Okurlar,

Zam yapılmayan günümüz geçmiyor. Elektrik, akaryakıt, doğalgaz, meyve-sebze, yağ derken zamların peşini alamıyoruz. Hatta öyle hale geldik ki aynı fiyattan deposunu ikinci kez doldurabilen, iki tane fatura ödeyebilen kalmadı.

Çeşitleme yapalım. Süreleri değişik tutalım.

Mesela elektriğe son 4 yılda gelen zam oranı işyerlerinde %775 civarı. Evler için ise bu oran %400’ün üzerinde.

Doğalgaz; en son işyerlerine %50 ve meskenlere %35 zam yapıldı. Bu oranlar az geldi ise ekleyelim. 2021 yılında sanayi doğalgazındaki fiyat artışı yüzde 199 olurken, elektrik santrallerindeki artış da yüzde 243'ü buldu. Konuttaki doğalgaz fiyatı sadece yıl başından bu yana %68,75 arttı. Geçen yıl yapılan yedi defa yapılan zam bu orana dahil değil.

Akaryakıtta artık zam haberi duyurulmuyor bile. Arada bir iki indirim yapılmakla birlikte zam haberleri vakayı adiye haline geldi. Baktılar zammı duyuranın kulakları çınlamaktan sağır hale gelmiş haber vermeyi de kaldırdılar. Artık ertesi gün benzin istasyonlarından geçerken fiyat tabelalarına bakıp zam yapılıp yapılmadığına bakıyoruz.

Tamam domatesin, biberin, fasulyenin mevsimi değil de 25-30 TL.ye domates, 50 TL.ye taze fasulye nedir kardeşim?

Pazarda fiyatlamalar altın gibi olmuş. Mesela tam, yarım, çeyrek lahana var.

Meyve satışları geride ama sebze satışları da gerilemede ki bu en vahimi. Eğer daha önce tam lahana alana bir aile yarısını çöpe atmamışsa- ki niye atsın- yarı aç yaşamaya başlanmıştır.

Kimse Ukrayna-Rusya savaşını ve petrol ve emtia fiyatlarındaki artışı bahane etmesin.

Dünyada son bir yılda petrolde meydana gelen fiyat artışı savaşa rağmen son bir yılda %40-45 civarında dolaşırken niye bizde %120’yi aştı?

Tüik, istatistik rakamları oynayarak indir indir enflasyonu şubat ayı itibarı ile Tüfe’de %55, Üfede %104’e indirebilmiş iken ve tüketicinin yaşadığı reel enflasyon daha fazla hesaplanırken iken aradaki %70’lik farkı nerede aramalıyız? Biri mi çaldı ?

%7 artışı 7 kat artış sanan, uzun kuyrukları kısaltmak için ete zam yaptıklarını açıklayan, şekere gelen zamları muhalefete yükleyen; ne şekeri; tüm zamların sebebinin CHP olduğunu zanneden mantığın meclis çatısı altında dolaştığını ve devletten maaş aldığını görünce insanı afakanlar basmıyor değil.

Bu kafa” giderse düzelecek, Düzelmek mümkün. Artık dilden dile söylenen bu.

Peki öyle mi? Daha doğru bir ifade ile “bu kafa” gidecek mi?

En son siyaset tartışması olan Sayın Cumhurbaşkanımızın akşam yatmadan önce yediği manda yoğurdu, kestane balı ve Medine hurması ile yaptığı karışımı üzerine yapılan sokak röportajlarını dinledim.

Tepki büyük ve sert. Bunu dinleyen “ bu kafanın” değişeceğine dair umuda kapılabilir.

Ancak diğer taraftan bu karışımı Kılıçtaroğlu’nun kullandığını söylenerek vatandaşa soru sorulduğunda ağzını açıp gözünü yumanlar karışımı Erdoğan’nın yediğini duyunca hemen çark ediyorlardı.

Bazılarının gündemden haberleri olmadığı gibi ahlak ve izanları da yitirilmiş, hak ve haklı terazileri çoktan zıvanadan çıkmış durumdalar ve ne yazık ki sayıları azımsanmayacak kadar fazla.

Kamuoyu anketlerine bakıp lehe ve aleyhe olan gelişmeleri takip etmekten öte muhalefetin yapması gereken en önemli iş büyük ve sert hale gelen tepkiyi kendisine oy olarak devşirmek ve Ülkemizdeki gelişmelere gözleri kapalı olanların göz ve kulakları açmaya çalışacak politikaları uygulamak olmalıdır.

Neyse konumuzun sonucuna doğru biraz yanaşırsak;

Bağnaz ve “ yensen de yenilsen de taraftarın seninle “ mottosu ile oy kullanan seçmeni bir tarafa bırakırsak, daha önceki seçim sonuçlarına bakarak seçmeni etkilemek, “ bu kafanın” değişmesini sağlayacaktır.

Türkiye’deki mevcut ekonomik ve siyasi durum göz önüne alındığında iktidarın çoktan desteğini kaybetmesi gerekirken, halen anketlerde muhalefete ile başa baş oy potansiyeline sahip olduğunu muhalefetin doğru olarak okuduğundan emin değilim.

Neden muhalefetin lehine bu kadar iyi koşullar geçmiş olmasına rağmen seçmen geniş kitleler halinde muhalefete yönelmiyor sorusu ile seçmenin sosyolojik ve psikolojik durumunun analiz edilmesi ön şart olarak belirlenmeli.

Neden iktidara nerede ise öfke kusma durumuna gelmiş olan seçmen, sandık başına gidince muhalefete değil de yeniden iktidara oy veriyor ?

Yoksa iktidar tarafındaki mevcut “bu kafanın” yerine alternatif olan muhalefet tarafındaki diğer “ bu kafa”, aynı kafa olacaksa seçmen niye alışılmışın dışında davranmaya yönelsin ?

Fark yaratmak ve bunu kitlelere ulaştırmak gerek.

Bu görüşümü bir fıkra ile açıklayayım.

Bir gün bazı akşamcılar iki testi şarabı hangisinin daha iyi olduğunu söylemesi için Bektaşi’ye getirmişler.

Bektaşi ilk testideki şarabı tadar tatmaz “tüüü” diyerek tükürmüş ve diğer testiyi göstererek;

-Bu şarap daha iyi . diye fikrini söylemiş…

Akşamcılar bunun üzerine önce birbirlerine bakmışlar ve sonrasında içlerinden biri Bektaşi’ye:

-İyi de.. İkinci testideki şarabın tadına bile bakmadan onun daha iyi olduğunu nasıl anladın ? diye sorunca Bektaşi cevaplamış;

-Bundan kötüsü olamaz.

Bakın Türkiye’ye; bundan kötüsü olabilir mi?

Ama korkarım ki muhalefet, söylem ve eylemlerinde fark yaratamaz ise “ bu kafa “ ile Bektaşi ikinci testideki şarabı da tatmak durumunda kalabilir.