Sevgili Okurlar;

Henüz FETÖ’nün, muhterem hoca efendi olduğu 17-25 Aralık haftası içinde, takdire şayan kişiden FETÖ terör örgütüne dönüşmesinden hemen önce; hâkim olmak ateşi ile tutuşan ve bence bunu sonuna kadar hak eden çok sevdiğim bir hukuk mezunu olan kardeşim de yazılı sınavlarda derece yapmasına karşın, iki kere mülakatta elenmesi nedeniyle bir türlü isteğine kavuşamamıştı.

Maalesef okuduğu yıllarda FETÖ’ye bağlı olan bir yurda girmiş ancak çok geçmeden bu yurtlardaki gerçek durumu görerek buradan ayrılmıştı.

Yazılı sınavlarda çok başarılı olmasına rağmen mülakatta elenmesini o tarihlerde hâkim ve savcı alımlarında ciddi söz sahibi olan FETÖ’nün -emin olmamakla birlikte- geçmişte yurdundan ayrılmış olmasına bağlamıştık.

Nitekim FETÖ’nün gerçek yüzü ortaya çıkınca yeniden sınavlara giren bu kardeşim yazılıda olduğu gibi mülakatta da derece yaparak sonunda hâkim olma hayaline kavuştu.

“15 Temmuz Kalkışması”ndan sonra siyasi ve idari hayatımıza çöreklenen bu yapının ortadan kaldırılmasına yönelik olarak başta FETÖ olmak üzere cemaatler yurtlarının kapanacağına ya da en azından bunlara çeki düzen verileceğine olan saflığımıza dayalı inancımız, maalesef Elazığ’da okuyup tarikat yurdunda intihar eden Enes Kara ile yıkıldı.

Ölümü ile kendi kız kardeşini de kurtarmaya çalışan, her türlü olumsuzluğa rağmen anne-babasının sevgisinden şüphe etmeyen koca yürekli Enes’in ölümü ve buna neden olan olaylar tokat gibi yüzümüze vurdu.

Halen varlığını devam ettiren cemaatler ve yurtları; buradaki baskıcı uygulamalar, anne ve babaların kör inançları ya da çaresizlikleri içinde cemaat yurtlarına mahkûm oluşları ve iktidarın geçmişte yaşananlardan zerre kadar ders almayışı -her ne deseniz deyin- Enes’in anne-babası ve iktidardakiler hariç her kesimi yaşananları yeniden sorgulamaya itti.

Üstelik bu olayın, tam da 4-6 yaş çocuklarına Kur’an kursu açılmasına yönelik yasal düzenlemenin hemen sonrası olması da olayı daha dikkat çekici hale getirdi.

Ancak iktidar, halen geçmişte yaşananlardan olduğu kadar Enes olayından ders almamış olacak ki Enes’i intihara sürükleyen nedenleri halen görmezden geliyor.

İlahiyatçı Yazar Cemil Kılıç bu yurtlarda “çocukların baskı altına alındığını, benliklerinin ezildiğini ve zihinsel köleleştirmeyle iradelerinin imha edildiğini” belirtirken, yaşananlardan ders alınmasını söyleyen muhalefete AKP sözcüsü ağzı ile nasıl cevap veriliyor?

“Gencecik çocuğun ölümü üzerinden kindar bir dille ideolojik hesaplaşma yapmak ahlaki değildir. İdeolojik egoların kavgası bir yana bırakılmalıdır.”

Düşünebiliyor musunuz? Hiç suçları yok! Yaşananların oluşmasına çanak tuttukları, hatta bunu açıkça destekledikleri bu kadar ortada iken; en ufak bir vicdani hesaplaşmaya girmeden her şeye kulp takmaya ve koltuklarını korumaya çalışıyorlar.

Hala daha okuma yazma öğrenemeyecek çocuklara Arapça harfler ile Kur’an kursları açılmasını sağlamaya çalışıyorlar. Burada bu yaşta çocuklara Kur’an eğitiminin verilmesinin pedagojik olarak mümkün olmadığını, verilecek olanın safsatalarla beyin yıkamak olduğunu bildikleri halde ve yaşama sevinçlerinin çalınmasına -bırakın göz yummayı- adeta teşvik ediyorlar.

Anlamaları için daha ne olması lazım bilmiyorum. Kendi başlarına gelse belki anlarlar ama böyle bir ihtimal yok. Zira onların çocukları özel kolejlerde…

İnanın yaşananlardan sonra vicdansız olmalarını bile kabul edebileceğim. Ama korkarım bunların hayatlarının hiçbir döneminde sonradan kaybetmiş oldukları bir vicdanları ya da vicdanı koyabilecekleri bir yerleri bile olmamış ki yaşananlara böylesine umarsızlar.

Ve vicdansızlık Soma tekmecisi Yusuf Merkel’in Ataşe olarak Almanya’ya atanması ile yeniden hatırlandı. Almanya iktidarın yapamadığını yaptı ve Soma tekmecisine akreditasyon vermeyi anında reddetti.

Bunun ötesinde; sizlerin de bildiği üzere Soma’da yaşanan maden kazasında 301 madencimiz hayatını kaybetmişti.

Bu kazadan sonra sayısını yeni öğrendiğim 432 çocuk babasız kalmıştı. Aradan 7 yıl geçti ve adalet yerini henüz bulmadı ve kişi başı 4 gün ceza ile sorumlular kurtuldular.

Adalet peşlerini bırakmış olsa da bu olayın sorumluları ve buna göz yumanlar vicdanlarında nasıl rahat olacaklar bilmiyorum.

Hoş; vicdan hiç uğramamış ki neden rahatsız olsunlar?

Soma’lı madencilerin ölümünden sorumlu olanlar ile gerçek adalet ile yargılanmasının önüne kim geçti ve vicdanlarını kim karartı ise Hz İsa ile ilgili çoğumuzun bildiği Yuhanna incilinde de yazan şu menkıbeyi hatırlatmakta fayda var:

“Zina yaparken yakalanan bir kadın İsa’nın huzuruna getirilir ve onun taşlanarak öldürülmesi talep edilir. İsa bunun üzerine şöyle der: “Aranızda günahsız olan, ona ilk taşı atsın!” .

Sonuç; Kimse ilk taşı atmaya cesaret edemez.

Soma olayında da adaleti engelleyen her kim varsa, onlara Hz İsa yine çıkagelip aranızda kimin hiç günahı yoksa ilk taşı o atsın dese…

Hiç kurtuluşunuz yok… Yaşama sevincini kaybettirdiğiniz her şeyi ile günahsız 432 taş.

Enes ve Enes gibi hayatlarını ve yaşama sevinçlerini çaldığınız çocuklarımızı saymıyorum bile.