Sevgili Okurlar;
Gündem yoğun. Birden fazla konuya değinerek geçeceğim. Şimdiden özür dilerim.
Mobese adı, Mobil Elektronik Sistem Entegrasyonunun kısaltmasından oluşuyor.
Güvenliğimiz için kurulan, suçun önlenmesi, zanlının takip ve kimliğinin tespit
edilmesi ile ilgili aslında son derece faydalı bir sistem. Hatta görece olarak gasp
kapkaç ve hırsızlık gibi suçlarda çok ciddi düşüşler yaratan olanların da zanlılarının
neredeyse tamamının yakalanmasını sağlayan bir sistem.
Tabi kanuna ve amacına uygun kullanılırsa.
İBB Başkanının İstanbul’da yoğun kar yağışının olduğu İngiliz Büyükelçisi ile yemek
yiyeceği balıkçıya gidiş görüntülerinin basına ve kamuoyuna servis edilmesi aslında
pek çok kanun maddesinin ihlali anlamına geliyor.
Hemen belirtelim konu sadece Kişisel Verilerin Korunması Kanununa bağlı değil. Bu
kanun çıkmadan da önce ister Mobese ile çekilmiş olsun isterse kişisel kamera ya da
cep telefonu ile bu tür görüntülerin ilgilinin açık onayı alınmadan yayınlanması suçtur
ve ayrıca tazminatı gerektirir.
Daha özele gidersek, Mobese kayıtları suçun tespiti ve zanlının yakalanması
amacından ayrı olarak suç işlemediği bilinen kişileri kayıtları asla ve kat’a hiçbir
mecrada yayınlanamaz.
Hatta suçun tespiti ve zanlının yakalanması ile ilgili görüntüler bu konuda özel olarak
yetkilendirilmiş ( yani hepsi değil ) kolluk kuvvetleri görevlileri, savcılık ve ilgili
hakimler dışında kişilerin bilgisine sunulamaz, kullanılamaz, izlenemez, dışarıya
çıkarılamaz ve yayınlanamaz.
Suç işlediği düşünülen zanlının bile henüz yargılanıp suçu işlediği konusunda
hakkında kesin bir hüküm verilmediği sürece masumiyet karinesinden yararlanacağı
gözetildiğinde sanığın bu hakkının korunması gerekmektedir. .
Neden mi? Henüz hakkında yargılama yapılmayan kişinin suçu işlemediği gerekçesi
ile beraat edebileceği ihtimali dahilinde toplum gözünde yargısız infaza uğramasına
engel olunması için.
Hal böyle olunca İBB Başkanı İmamoğlu’nun başında bulunduğu kurum ve
yaşananlardan dolayı bu görüntülerinden siyasi rant yaratmaya çalışmak bir yana;
hele hele ortada bir suç yokken yayınlanması ayrı ve kesin bir suç olup ilgililerinin
Özel Hayatın İfşası nedeni ile yargılanması gerekir.

Böyle bir olayın ortaya çıkması nedeni ile görüntünün konusu kim olursa olsun
İçişleri Bakanı ile Adalet Bakanının, İmamoğlu ve kamuoyundan özür dilemesi
gerekir.
Hoş bir nevi özür dileyen Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, görevden affını !!! isterken
İçişleri Bakanı konuyu teğet bile geçmedi.
Bu halde normalde görevden affı istenen kişi İçişleri Bakanı olması gerekirken bizde
tersi oldu.
Nerede ar.
Diğer bir konu;
Sayın Cumhurbaşkanı’nın Trabzon’da yaptığı mitingde kürsüye çıkıp elinde mikrofon
ile küçük bir çocuğun CHP Genel Başkanı hakkında söyledikleriydi ve bundan aklı
başında AKP’liler bile rahatsız oldu.
Çoğu AKP’li de olayın spontane geliştiğini çocuğun böyle bir şey söyleyeceğini
tahmin edilmesinin mümkün olmadığını belirterek durumu kıvırmaya çalıştılar.
Bunda doğruluk payı olmakla birlikte, çocuk, Kılıçtaroğlu’na “Hain” derken görüntüde
yer alan siyasilerden hiç biri neden arkada hep birlikte sırıtarak bu söylemden çok
hoşlandıklarını belli ettiklerini ve sonrasında da bunu neden düzeltme yoluna
gitmediklerini açıklayamadılar. Bunu ilgilisine soran moderatör de olmadı.
Cami, ordu, eğitim, güvenlik cenaze gibi siyasetin girmemesi gereken kurumlarına
siyasetin sokulduğu yetmezmiş gibi Bu sırıtıklar ve bunların kulp bulucuları küçücük
çocukları da siyasete ve üstelik hiç de hoş olmayan şekilde soktular ki affedilir gibi
değil.
Belki tarih bilginiz ile hatırlarsınız. 2. Dünya Savaşı sonunda Berlin düşerken ve
savaşın kaybedileceği neredeyse kesin iken 15 yaşındaki çocuk askerler Hitler ve
Nazilerin ütopik hayallerine kurban edilmişti. Kurban olmak için illaki ölmek
gerekmiyor.
Nerede ar.
Ve İstanbul’a yağan kar ve tıkanan yollar nedeniyle yaşanılan perişanlıkta yine
siyasiler geçmişlerini unutup ve hatta kendi sorumluluk alanlarında yaşananları
görmezden gelip siyasi rakibine çamur atmakta geri kalmadı.
İBB ve Ulaştırma Bakanlığı ilgilileri öylesine zıvanadan çıkmışlar ki hiç kimse kendi
sorumluluk alanında yaşanan sıkıntılara değinmeden hep karşısındakini suçlama
yolunu aradı. Hatta bu tartışma öyle bir hale geldi ki herkes kar nedeni ile kapanan
yolların kimin sorumlu olduğu tartışmasına bile girdi. Düşünün koskoca İstanbul’da
hangi kurumun hangi yollardan sorumlu olduğuna dair bir anlaşmaları bile yok.

Aslında var da kimse buna değinmek istemiyor. Aynı konuşma içerisinden birden
fazla kez çelişkiye düşüyorlar.
Oysa insanımız yaşadığı sıkıntıyı bilir. Bunun kimden kaynaklandığı ise ikinci planda.
Buna rağmen siyasi rant uğruna insanımızın kafası karıştırılıyor ve yaşanan
sıkıntılara hiç mi hiç değinilmiyor.
Yollara her kurum “ Bu yol İBB’nin ya da Karayollarının sorumluluğundadır “ diye
kendi harflerini - M mi koyacaklar, U mu koyacaklar- koysalar da insanımız bilse
kimin siyasi rant uğruna yaşadığının görmezden gelindiğini.
Kar var da nerede ar.