Sevgili Okurlar,
Gündem değişir dedim, ama değiştirmiyorlar.
Varsa yoksa Tunç Soyer’in İzmir’in kurtuluşu nedeni ile yaptığı konuşmanın bir
bölümünde yer alan ifadeler.
Ne demişti Tunç Soyer:
“100 yıl önceydi, bu toprakları yönetenler gaflet, delalet ve hatta hıyanet içindeydi.
Gençleri, kadınları, çocukları, geleceği hiç düşünmediler. Sadece saraylarındaki
saltanatı korumak için bütün bir milleti ateşe attılar. İnsanlık onurumuzu, bağımsızlık
tutkumuzu ve yaşam hakkımızı ayaklar altına aldılar ve teslim oldular.”
Bunun üzerine İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'in konuşmasına
tepkiler başladı.
Sayın Cumhurbaşkanımız Soyer’in Osmanlı’ya hakaret ettiğini belirterek, hadsiz ve
ahlaksız ile başlayıp, söylemlerinin ölmüş babasına kadar götürdü.
Bahçeli hemen arka çıktı. "Küstahça sövdüğü Osmanlı padişahından başkası
değildir. Ne öğrenmişse zalim babasından öğrenmiş" dedi.
Cumhur ittifakı kanadında atan ve tutanın hesabı şaştı. Mesela AK Parti Sözcüsü
Ömer Çelik konuşmayı "şuursuzluk" olarak yorumladı.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ, “işgalci Yunanistan'a tek kelime
etmeyen Soyer’in konuşmasının İzmir'e hakaret olduğunu belirterek, "Seneye
kutlamaları Atina’da yapın da tam olsun" ifadelerini kullandı.
Uzatmayayım diyeceğim ama “Keşke Yunan kazansaydı” diyen Fesli Kadir’in
hayranları, aradan geçen zamana rağmen, her mikrofon uzatılışında aynı
söylemlerde bulunmaya devam ediyor.
Oysa biraz Türkçe bilenler, Soyer’in, sadece ve sadece o günün Osmanlı yönetimine
laf ettiğini kolaylıkla anlayabilirler, ama konu gündem değiştirmek olunca artık
Cumhur İttifakı mensupları Türkçeyi başkalarına da unutturmaya çalışıyor. Çünkü
olanlara baktığımda, bu şekilde söylemde bulunmalarının başka bir mantıklı
açıklaması yok.
Halbuki Tunç Soyer konuşmasını şöyle yapsaydı:
Birinci dünya savaşı sonrası  zorla ve bin bir türlü oyun ile aziz vatanın bütün kaleleri
zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her
köşesi bilfiil işgal edilmişti.r. Bütün bu şartlardan daha üzücü ve daha vahim olmak

üzere, ülkemiz içinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet
içindeydiler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi
emelleriyle birleştirmeye uğraşıyordu.
Ülkemiz ve İzmir, işte böyle bir ortamdan sonra kurtuldu ve Türkiye Bağımsızlığına
kavuştu.
Cumhur İttifakı ne diyecekti?
Ya da söylemek istediğini şöyle söyleseydi:
Osmanlı Devleti’nin dahil bulunduğu grup, dünya savaşında yenilmiş, Osmanlı
ordusu her tarafta zedelenmiş, şartları ağır bir anlaşma imzalanmış. Büyük savaşın
uzun seneleri zarfında millet yorgun ve fakir bir halde. Millet ve memleketi dünya
savaşına sokanlar kendi hayatları endişesine düşerek memleketten kaçmışlar.
Saltanat ve hilafet mevkiini işgal eden Vahdettin, yozlaşmış, şahsını ve yalnız tahtını
koruyabileceğini düşündüğü alçakça tedbirler araştırmakta. Damat Ferit Paşa’nın
başkanlığındaki kabine aciz, haysiyetsiz, korkak, yalnız padişahın iradesine tabi ve
onunla beraber şahıslarını koruyabilecek herhangi bir duruma razı.
Ülkemiz ve İzmir, işte böyle bir ortamdan sonra kurtuldu ve Türkiye Bağımsızlığına
kavuştu.
Bu daha ağır oldu sanırım.
Ama siz anladınız. Bu yazdığım paragraf, Nutuk’un ilk paragrafı…
E hadi buradan yakalım ve devam edelim.
Söyleyin Allahınızı severseniz. Tunç Soyer’in söylediklerinde ne var?.
Ben söyleyeyim.
Günden değiştirmek için saçmalamak için bahane aramıyorlarsa Tunç Soyer’in
İzmir’in kurtuluşu törenlerinde yaptığı konuşmaya bu şekilde saldıranlar, değil Nutuk’u
okumak; kapağını bile açmamışlar. Yoksa Nutkun ilk paragrafında yazanın bu
olduğunu bilmemelerine imkan yok.
Hatta yıllar boyu okulda baktıkları tahtanın üzerinde yer alan Atatürk’ün Gençliğe
Hitabesine göz bile atmamışlar.
Ama sorarsan en ileri Atatürkçü biziz derler.
Biz olmadıklarını açıkça biliyoruz da kibarlıktan yine soralım.
Sahiden mi?
Bu ara Türklüğünü unutup, Osmanlıcılık oynamaya çalışanları da şimdiden uyarmış
olalım.

Osmanlı geri gelirse kimse size Topkapı sarayını vermeyecek. Hani bir de harem
kurarım diyorsanız; yok öyle bir şey.
Ya da Vahdettin’in zamanında dediği gibi: “ Bu millet bir sürü, bu sürüye bir çoban
lazım. O çoban da benim.” Sözünde bahsettiği sürü kimdi? Bir düşünün bakalım.