Sevgili Okurlar
Aslında daha önce yazdığım ancak Kahramanmaraş depremleri ve daha sonrasında
Aday belirleme süreçleri nedeni ile yayınlanmayan yazımı şimdi yayınlamak
durumunda kaldık.
Hollywood yapımı filmlerin bazılarında görmüşsünüzdür. Devlet yetkilileri bazı
harcamaları yaparken dikkatli olmak zorunda olduklarını belirterek vatandaşın verdiği
vergilerin nereye harcandığını sorgulamasından çekindiklerini ifade ederler.
Bu gerçekte de böyledir. ABD’de adınıza bir vergi mükellefiyeti oluşturulduğunda
vergi memurlarının size bir plaket vermedikleri kalır.
Bunun dışında bizim klasik anlamda bordrolu ABD’li vatandaş dahi vergi verirken çok
dikkatli olmak zorundadır. Zira vergi kaçırılması halinde ciddi hapis cezaları ile karşı
karşıya kalınabilir.
Ancak bunun karşılığında da vergi veren vatandaş vergilerinin nereye ve nasıl
harcandığı konusunda kendisini güven altında hissetmektedir. Zira kendisinden
alınan vergilerin harcanma biçimi, kimsenin gözünün yaşına bakmaksızın sıkı
denetim altında olup vergileri boşa harcayan yetkililer de kanun karşısında ciddi
yaptırımlar ile karşı karşıya kalabilmektedir.
Devletin, demokrasinin temelini oluşturan ve devlet ile vatandaş arasındaki
toplumsal sözleşmenin en önemli ayağı budur. Vatandaş vergi verir ve devlet bunu
kanunlara uygun şekilde yine vatandaşı için harcar.
Asıl konumuza dönersek;
Malum önümüzdeki seçimler ile ilgili olarak Altılı Masa, 240 sayfa ve 2300 maddelik
bir Ortak Politikalar Mutabakat metni açıkladı.
Birbiri arkasına sıralı vaatlerin hangilerinin gerçekleşebileceği , hangilerinin hayal
olduğu ayrıca bir tartışma konusu olabilir. Ben de özellikle ekonomik anlamda kısa ve
orta vadede para gerektiren vaatlerin çözülebileceğini düşünenlerden değilim.
Ama bunun yanında sadece yasal düzenlemeler ile yapılabilecek vaatleri
önemsiyorum.
Kim adil bir yargılama ile ilgili düzenlemelerin yapılmasına karşı çıkabilir ki. Bir gün
mahkemede bir hakim karşısında çıktığınızda karşınızda nasıl bir hakim olmasını
istersiniz? Hakimlerce yanlış kararlar verilebilir ama içinizi hangisi daha çok acıtır.?
Hakimin yanlış karar vermesi mi yoksa taraflı bir karar vermesi mi?

Hem kendinizin hem de çocuklarınızın işe alımlarda objektif kriterlere göre diğer
adaylar ile eşit şartlarda yarışması sizi rahatsız eder mi?
Bu ülkede “AKP bilmem ne İlçe Başkanlığı Kadın Kolları Başkan Yardımcısının
Kocası “ şeklinde kartvizit bastıranların olduğunu biliyorsanız, bu kartın ne amaçla
bastırılmış olacağını da tahmin edersiniz sanırım.
Devlet ihalelerinin hep aynı kişilere ve hukuka aykırı şekilde verilip sadece belli
kesimin kollanmasına itirazınız yok mu? Bakanın kocasının şirketinden; üstelik daha
pahalı olarak dezenfektan alması sizi rahatsız etmiyor mu.? O bakanın kocası
değilseniz o başka.
ABD ile verilen örnekten devam edelim. Hükümete yakın iş adamları ve şirketlerine
tanınan vergi muafiyetleri ve aflarını, vergiyi veren biz iken sorgulama hakkımız var
mı?
Yolsuzluk ile mücadele ve kamu harcamalarında şeffaflık kimi rahatsız eder? Bakan
seviyesindeki insanların bile 20 araçlık konvoylarla gezmesinin maliyetini niye biz
ödüyoruz? Bu konvoyu görünce, “Vaaayyy! İtibara bak “diye sevinen kaç kişiyiz
mesela?
Bunu geçtim. Sayın bürokratlarımızın son model milyonluk araçlara binmesini de
bıraktım. Kışın soğukta, yazın sıcakta klimasının çalışması için aracı saatlerce boşa
çalıştırılması size makul geliyor mu?
Şehirleri geçtim, bir ilçe belediye başkanının kamu kaynakları ile kendisine birkaç
milyonluk Lexus marka araç almasını nasıl açıklamalıyız?
Üretim yapan çiftçinin maliyetlerini düşürmek için desteklenmesine “ne gerek var “
diyebilir miyiz.? Diğer taraftan, ihtiyaçlarımızı bir nebze olsun ucuza almaya ihtiyaç
duymayacak kadar zengin miyiz? Geçtim, “ köylü milletin efendisidir “sözü dahilinde;
köylünün üretimi ile biraz daha fazla kazanıp en azından milletle eşit koşullarda
yaşaması kimi rahatsız edebilir?
Eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak için yapılması vaat edilen düzenlemelere karşı
mıyız? Çuvalla para verilen özel okulların öğretmenlerinin asgari ücreti geçtim; daha
aşağı ücret ile çalıştırıldığı yönünde hiç mi haber izlemedik? Ya da bu şekilde
çalıştırılan öğretmenden performans göstermesini elimizde kırbaç ile “ Öğret Ulan “
diye mi sağlayacağız?
Ha bire kendilerine ve yandaşlarına çıkar sağlamak için yapılan hukuki
düzenlemelerin acısını hissetmek için daha ne yaşamamız lazım?
Göç sorunundan, yabancılara satılan gayrimenkullerden ve vatandaşlıktan rahatsız
olmayan kaç kişiyiz? Bu nedenle halay çekip kutlama yapanlar var mıdır?
Gökten inme emirle gelen kişi yerine, liyakat sahibi, bilgili kişiler ile çalışmayı tercih
edecek sadece bir avuç kişi miyiz?

Bunları sağlamak için yapılacak çalışmaların, tüm toplumda ve hatta yabancılar
gözünde güven sağlayacağını, kamu kaynaklarının israfının azalması nedeni ile
yatırımların hızlanabileceğini ve bunun da iktidara ekonomiyi düzeltme konusunda yol
açacağını anlamamız için “ ben ekonomistim, netice ortada “ diyecek kadar ekonomi
bilgisinin yeteceğini kimler görüyor?
Uzatmak mümkün ama kısa keselim ve sonuca gelelim.
Altılı Masa iktidara gelirse bunların hepsini yapabilir mi yapamaz mı göreceğiz.
Ancak Ortak Politikalar Mutabakat Metine olan inanca dayalı olarak masada yer alan
hangi partiye oy vermişsek verelim, sonrasında oyumuzun peşine düşmemiz
gerekiyor.
Sendikalar, barolar, diğer meslek birlikleri, dernekler ve tüm sivil toplum örgütleri
verilen sözlerin ve karşılığında almış oldukları oyumuzun hesabını bir sonraki
seçimde değil, zamanı gelince hemen iktidardan sormalı.
Hatta bırakın örgütlenmeyi veya mevcut örgütleri.
Bireysel olarak bile ister mevcut iktidara, isterse Altılı Masaya oy verelim; oyumuzun
peşinde olup vergimiz gibi oyumuzun da nasıl kullanıldığının sorgulamasını
yapmazsak; seçtiğimiz kişilerde, kendilerine verilen oyun hesabının bir sonraki seçim
beklenmeksizin sorulacağı bilincini oluşturmazsak, 2023 vizyonu yerine 2123
vizyonunu dinlemeye başlarız.
Biz o tarihe kadar yaşarız diyorsanız, o başka tabi.