Paris daha önce iki kez olimpiyatlara ev sahipliği yaptı. Fransa’nın ayrıca üç kez kış olimpiyatları düzenlediğini biliyoruz. Ancak çok uzun süredir yaz olimpiyatları Fransa tarafına uğramamıştı. Ta Paris 1924’ten beri... Kış olimpiyatları da iyidir hoştur ama yaz oyunlarının büyüklüğü ve havası bir başkadır elbette. 

1992, 2008 ve 2012 adaylıklarında başarısız olan Paris şehri vazgeçmedi ve dördüncü adaylık dosyasında Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) üyelerini ikna etmeyi başardı, 2024’ün ev sahipliğini kapıverdi. Tesadüf bu ya 2024 aynı zamanda, Paris 1924 Olimpiyatları’nın da tam yüzüncü yıldönümüne denk geliyor. Gelin aradan geçen bir asırda hem Paris’te hem olimpiyatlarda neler değişmiş bir bakalım. Fransa’nın başkenti Paris 1900’de ikinci olimpiyatlara ev sahipliği yapmış ancak sportif yarışmalar aynı tarihlerde düzenlenen Dünya Fuarı keşmekeşinin içinde kaybolup gitmişti. Bu sebeple, modern olimpik hareketin kurucusu kabul edilen ve 1894’ten beri de IOC’nin başkanlığını yürüten Pierre Coubertin Paris’in bir daha olimpiyat düzenlemesini istemiyordu. Buna karşın, Fransa Olimpiyat Komitesi önce Coubertin’i ikna etti, daha sonra da IOC’nin 1921’de Lozan’daki genel kurulunda Barselona, Prag, Roma, Lyon ve özellikle Amsterdam ile Los Angeles gibi iki favori rakip şehir arasından sıyrılıp ev sahibi seçilmeyi başardı.

Tabii bugünden Paris 1924’e bakınca herhangi bir sporseveri şaşırtacak birçok konu var. Mesela katılan ülke sayısı... Bir önceki olimpiyatlarda boykotlu olan 1. Dünya Savaşı’nın mağlup ülkeleri Avusturya, Bulgaristan, Macaristan ve Türkiye, oyunlara dönmüştü dönmesine ama yine de ülke sayısı 45’ti. Hatta, Çin’i temsil eden tenisçilerin çekilmesiyle bu sayı 44’e düşecekti. Paris 2024’e katılması beklenen 206 ülkeden çok daha düşük bir sayı bu. Zaten kıtalara göre dağılıma bakınca bu durumu daha rahat anlayabiliyoruz. Afrika’dan sadece Güney Afrika ve Mısır, Asya’dan da sadece Filipinler, Hindistan ve Japonya sporcu gönderebilmişti 1924’te. Bunun en büyük sebebi o tarihte sömürge imparatorluklarının çok geniş topraklardaki hâkimiyetinin yüzünden bağımsız ülke sayısının azlığıydı. Keza 1924’teki spor dalı ve toplam sporcu sayıları da modern dönemdekilerden çok farklıydı. O yıl Paris’te üç hafta boyunca sadece 135’i kadın 3089 sporcu yarışmıştı. 2024’teyse bu sayının yarısı kadın yarısı erkek olmak üzere toplam 10.500’e ulaşacağını tahmin ediyoruz. Kısacası, 100 yılda toplam sporcu sayısının üç katına çıktığını ve kadın sporcuların bu toplam içindeki payının yüzde beşten yüzde 50’ye yükseldiğini söyleyebiliriz.

Spor dallarına gelince olimpiyatların bazı temel dalları elbette 1924’te de mevcuttu: Atletizm, bisiklet, güreş, halter, jimnastik, yüzme... Buna karşılık o zamanki 17 spor dalı arasında futbol dışındaki takım sporları olan basketbol, hentbol, hokey ve voleybol henüz olimpik programa dahil edilmemişti. Bazılarının dahil edilmesi için de on yıllar geçmesi gerekecekti. Keza Uzakdoğu kökenli mücadele sporları judo ve tekvando henüz olimpiyatlardan çok uzaktı. Triatlon, kaykay, tırmanma, sörf gibi ekstrem sporların adı sanı bile henüz duyulmamıştı 1924’te. 

2024’te ise eklenenler ve çıkanlarla beraber tam 32 spor dalındaki 329 ayrı yarışmada madalya kovalayacak sporcular. Sadece su sporlarında 49 ve atletizmde 48 ayrı yarışma yapılacak. Takım sporlarında 16 altın madalya sahibini bulacak. Buna karşılık 1924’te resmi programda yer alan polonun bugün esamesi okunmuyor. Ragbinin yerini yedili ragbi aldı. Elbette olimpiyatların ekonomisi de aradan geçen bir asırda çok değişti. 

Aston Villa Seri Penaltılarla Yarı Finale Yükseldi Aston Villa Seri Penaltılarla Yarı Finale Yükseldi

MALIYETİ 6.5 MİLYAR AVRO

Paris 1924’ün resmi raporundan aktarırsak, o zamanın parasıyla 30 milyon Frank’lık (1.5 milyon dolar) bir bütçe oluşturulmuş. Bunun 20 milyonu merkezi bütçeden, 10 milyonu ise Paris Belediyesi’nden temin edilmiş. Belediyenin harcamalara katılmaya hiç hevesli olmadığını, bu sebeple 45 bin kişilik olimpiyat stadının şehrin dışındaki Colombes semtine inşa edildiğini hatırlatalım. Zaten yarışmaların büyük bölümü de şehir içindeki değil de dışındaki tesislerde yapılmıştı. Paris 2024’ün bütçesiyse 100 yıl öncekinden kat bekat fazla. Yakın dönemdeki benzerlerinden düşük olmakla beraber bu olimpiyatların Fransa’ya maliyetinin 6.5 milyar Avro’yu bulması bekleniyor. Bir asır evvelki mevkidaşı burun kıvırmış ya da pek istekli davranmamış olabilir ama yıllardır olimpiyatları Paris’e getirmek için en az Fransız devleti kadar yanıp tutuşan bir belediye başkanı var. Bunun da etkisiyle olsa Paris’le adeta bütünleşen bir olimpiyat planı yapıldı 2024 için. Hatta açılışı töreni ilk kez bir stadyumda değil de Seine Nehri üzerinde yapılacak. Paris’in Champs-de-Mars, Champs Elysées, Invalides Meydanı gibi sembol mekânları ya da Roland Garros, Bercy, Parc des Princes Stadı gibi tarihi tesisleri bu kez birçok yarışmaya ev sahipliği yapacak. 

"OLİMPİYAT KÖYÜ" KONSEPTİ

Şimdiye kadar 1924 ile 2024 arasındaki farkları saydık. Bir de benzerliklere değinelim. Mesela olimpiyatların kalbi nerede atar? Tabii ki sporcuların ve destek ekiplerinin iki hafta boyunca yaşadığı olimpiyat köyünde. Hatta bu sporcular ve görevliler dışındakiler içeri giremediği için bu köye ilişkin nice hikâyelere anlatılır. “Olimpiyat köyü” konsepti ise ilk kez hayata Paris 1924’te geçirilmişti. Colombes’taki Olimpik Stadyum’un hemen yakınındaki köy, sporcuların barınması için inşa edilmiş tahta barakalardan oluşuyordu. Köyde üç öğün hizmet veren bir yemekhanenin yanı sıra kuaför, döviz bürosu, postane, gazete bayisi, çamaşırhane ve emanet ofisi de bulunuyordu. Bir benzerliği de gazetecilerin oyunlara göstediği ilgide görebiliyoruz. Bugün özellikle televizyon ve dijital yayıncılık nedeniyle dev bir medya ordusu görev alıyor olimpiyatlar sırasında. Tabii 1924’te bırakın interneti ya da televizyonu yayıncılığını, düzenli radyo yayınları bile son derece sınırlıydı. Bununla birlikte olimpiyatlardaki yarışmaları ülkelerine aktarmak için tam 724 gazeteci akredite olmuştu. Bunların 685’i bizzat Paris’e gelip yarışmaları yerinde izledi. 

Son olarak bu 685 gazetecinin beşinin de Türkiye’den gittiğini hatırlatalım Tevhid-i-Efkar’dan Burhaneddin Bey, Tanin spor dergisinden A. Lacroix, La Gazette’ten F. Obradoviç, Joğovurti Tsayn’dan J. Yağmuryan ve Cumhuriyet’ten Selim Sırrı Bey...

Kaynak: www.cumhuriyet.com.tr

Editör: Haber Merkezi