Ekonomik açıdan baktığınız zaman acı bir gerçekle karşılaşıyorsunuz: Türkiye; kılıfına uydurulmuş vurgunun yapıldığı ülkelerin başında yer alıyor. Zaten Dünya Yolsuzluk Algı Endeksi de bu gerçeği ortaya koyuyor.

Ayrıntılarını bırakalım da birkaç temel rakama bakalım: 2003 yılından 2020 sonuna kadar Türkiye’de tam 2 trilyon 268 milyar dolar vergi toplanmış… Şu anki para 19 Trilyon 278 milyar TL.

Buna, AKP’nin dışarıdan aldığı 400 milyar dolarlık borç dahil değil… Satıp savdığı fabrikalar, devlet kuruluşları, araziler dahil değil.

Peki aldığı verginin ne kadarını yatırıma ayırmış? Sadece 301 milyar dolarını…

Yani Türkiye’yi yatırımlarla uçurduğunu söyleyen bu iktidar, yalan söylemiş; çünkü topladığı vergilerin yüzde 85’ini başka yerlere saçıp savurmuş…

Harcanan yüzde 85 içinde yolsuzluklar ve vurgunlar saklı… Devlet İhale Yasası ikide bir değiştirilerek kamu kaynakları yandaşlara hortumlanıyor. Toplumun geneli yoksullaşırken iktidar çevresi hızla zenginleşiyor. Ve hatta ülkenin tek yöneticisi Erdoğan’ın mal varlığı ABD Senatosu’nda konuşulup şantaj malzemesi yapılmak isteniyor.

SALDIR ATATÜRK’E

İşte burada kamuoyunda oluşan öfke dalgasını kırmak için gündemin değiştirilmesi gerekiyor. AKP’nin en bilinen gündem değiştirme yollarından birisi de Türkiye’nin Kurucu Lideri Mustafa Kemal Atatürk’e küfrettirmek…

Düşünebiliyor musunuz? Bir Cumhuriyet kurumu olan ve Atatürk tarafından kurulan Diyanet İşleri’nin başındaki zat; Ayasofya Camii açılışında, AKP’li zevatın huzurunda Büyük Önder’e dolaylı yoldan lanet okudu. Ve gündem değiştirildi.

Şimdi yine sıkıştı Saray yönetimi… Ve yeni bir küfür dalgası daha başlatıldı. Hem de Saray İktidarı’nın başı olan Erdoğan’ın huzurunda… Yine Ayasofya’da… Potamyalı olduğu söylenen bir imam eskisi, bakın ne demiş:

"Bu ve bu gibi mabedler, mabed olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze haline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kafir kim olabilir... Yarabbi bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma..."

Benzer bir rezillik de Yalova’da yaşanmış. Atakent Mahallesi cami imamı Ömer Tokar, Atatürk'e put ve onun yolundan giden bu milletin çocuklarına putperest demiş.

Sorun sadece putperest ruhlu bu sözde imamların küfrü değil… Atatürk’e saldırının arkasında katı bir ideolojik yapı var. Türkiye bir karşıdevrim hamlesiyle karşı karşıya… TSK’dan yargıya kadar bütün kuruluşlarımız, bu karşıdevrim tarafından kuşatılmış durumda. Bu çağdaş kurumlarımızı Büyük Atatürk sembolize ettiği için ona saldırı, bu zihniyetin temel görevi… Ama bu işi kimi zaman küfür boyutuna vardırarak gündemi değiştirmeye, yarattıkları yıkımı saklamaya çalışıyorlar.

Onlar Ayasofya’da Atatürk’e lanet okuyorlar; Allah da onları Ayasofya’da Covit’leyerek lanetliyor. Diyanet Reisi hastalanıyor; iyileşmek için Ayasofya’ya değil hastaneye gidiyor…

Bunlar gidecekler gitmesine de bari edebleriyle gitseler…

DİGİTÜRK RUH SAĞLIĞIMIZLA OYNUYOR

Digitürk’ten film paketi satın aldık. Ama izlemek ne mümkün? Hep aynı filmler… Filmlerin büyük bölümü üçüncü sınıf… Çok daha kötüsü de geceleri yayımlanan iğrenç korku filmleri. Bakıyorsunuz 6 kanaldan üçünde karanlık korku filmi…

Digitürk yöneticileri bu milletin ruh sağlığını bozmaya mı çalışıyor acaba?

Efendiler, abonelerinize biraz saygı gösterin. Anadolu’daki sıradan bir TV kanalında bile yayımlanmayan kötü filmleri bizlere nasıl layık görüyorsunuz. Biraz klasik, biraz ödül almış film yayımlayın. Türk filmleri bile hep aynıları… Bıktırdınız!

Paranız bitti ise abonelere söyleyin de her ay beşer onar lira fazla verelim. Verelim ki bu platformun şanına yakışır filmler yayımlayın.

Ve artık şu iğrenç korku filmlerinden de vazgeçin…