Sevgili Okurlar
Öncelikle şunu söyleyelim; Cumhuriyet tarihinin ilk sanayi hamlesi şeker
fabrikalarının kurulmasıdır ve fabrika kurulumu konusunda uluslar arası danışmanlık
yapan bazı uzmanlardan aldığım görüşe göre şeker fabrikalarının kurulduğu yerler o
günün üretim koşullarına göre bir dehanın ürünüdür.
Devam edelim;
Trakyalı ve özellikle Kırklareli çiftçinin 15 yıl öncesine kadar ürettiği en önemli ürün
şeker pancarıydı. Şeker pancarı malum zararlı olan şekerin en az zararlısının
üretilmesini sağlayan bir bitki.
ABD'de çekilen ve özellikle Orta Amerika kırsalında geçen filmleri seyredenleriniz
var ise bu filmlerde en çok görülen bitkinin mısır olduğunu hatırlayacaklardır .Zira
ABD'li çiftçilerin en çok ürettikleri bitki mısırdır. ihtiyaçtan çok daha fazlası.... Peki bu
Mısır nereye satılacak, ABD'li çiftçinin hayatı nasıl kurtulacak sorusunun cevabı işte
burada.
Türkiye'de şeker pancarı üretiminin sağlanmasını temin için önce devlet tarafından
sağlanan sübvansiyonlar ekonomik kriz bahane gösterilerek kaldırıldı. Sonra da
şeker fabrikaları özelleştirilerek satıldı ve hatta kimi kapandı. Doğal olarak çiftçi de
şeker pancarı ekiminden vazgeçti.
Yerine ise muhtemelen çoğu GDO'lu ve ABD üretimi olan ve daha ucuza mal
edilebilen mısır konuldu. Bu projenin mimarının ABD olduğunu anlamak için 2 ile 2'yi
toplayabilecek bir zekaya sahip olmak yeter sanırım.
Yine gazete okuyanlarınız ve televizyonda haber dinleyenleriniz de hatırlayacaklardır.
Bilim adamlarının ( ki aslında bunlar politikacılar oluyor. ) yaptıkları araştırmalara
göre bilmem ne yemek karaciğere iyi geliyor gibi haberler çıkar... Bunların bir çoğu
gerçek dışı olup tamamen algı yönetiminin eserleridir.
Örnekle açıklamak gerekirse ABD, 1940-1950'li yıllarda tütün üreticisi çiftçilerini
memnun edebilmek için sigaranın yararlı olduğuna dair reklam ve haberler
yapılmasını sağlamıştı.
Sanırım ne demek istediğim anlaşılmıştır.
Fındıkta başka bir yol izlendi. Düşünün dünyanın fındığının %75'in siz üreteceksiniz
ama fındık borsası bir tek fındık ağacının olmadığı Frankfurt'ta olacak. Üstelik
Türkiye'de fındık alımı için yabancı bir şirket ile kartel yaratmaya çalışıp rekabeti
kaldırarak fındık üreticisinin belini kıracaksınız.
Çay için aynı şeyi yaptılar. Çaykur’u özelleştirdiler ve Rizeli çiftçileri sermayenin
kucağına ittiler. Rize’de isyan büyük.
Şimdi aynı şey zeytin için yapılıyor. Üstelik bu ilk değil. Zira bu yapılan/yapılmak
istenen şey defalarca yapılmaya çalışılmış ancak gelen tepkiler üzerine aklı selim ile
bundan vazgeçilmişti.
İktidar yine zeytinin peşine düştü, illa ki bozacak. Ama biz biliyoruz ki zeytin
alanlarını bozarak madencilere maden ocakları kurabilmesine dair yönetmelikte
yapılan değişiklik, ekonomik sorunlar ve Rusya Ukrayna savaşı arasında olayı oldu
bitti yaparak yandaşlara alan açmaktan öte bir şey değildir.

Yasa ile yapılamayanı yönetmelik ile yapmaya çalışan politikacılarımız da göz göre
göre bu çirkin amaca alet oluyorlardır. Bu çirkin amaca alet olduklarını anlamayan da
vardır tabi ki aralarında. Amaç Zeytin alanlarını tahrip edip ABD'den satmayı çok
istediği mısır yağını almak ve tahrip edilen zeytin alanlarını maden ve imar
zenginliğine dönüştürerek bir taşla iki kuş vurmak. Halbuki direkt intihar etsek daha
iyi.
Zeytin ile ilgisiz olan yönetmeliğe göre elektrik üretimi için yürütülen madencilik
faaliyetlerinin tapuda zeytinlik olarak kayıtlı olan alanlara denk gelmesi ve faaliyetlerin
başka alanlarda yürütülmesinin mümkün olmaması durumunda, zeytin sahasının
madencilik faaliyeti yürütülecek kısmının taşınmasına, sahada madencilik
faaliyetleri yürütülmesine ve bu faaliyetlere ilişkin geçici tesisler inşa edilmesine kamu
yararı dikkate alınarak Bakanlıkça izin verilebilecek.
Bu kapsamda, zeytinlik alanın kullanılabilmesi için madencilik faaliyeti yürütecek
kişinin, faaliyetlerin bitiminde sahayı rehabilite ederek eski haline getireceğini taahhüt
etmesi gerekiyor.
Sahanın taşınmasının mümkün olmadığı durumlarda ise madencilik faaliyetleri
bitiminde sahanın rehabilite edilerek eski haline getirilmesi, Tarım ve Orman
Bakanlığınca uygun görülecek alanda dikim normlarına uygun, faaliyet yürütülecek
saha ile eşdeğer büyüklükte zeytin bahçesi tesisinin taahhüt edilmesi şartı bulunuyor.
Zeytin sahasının taşınmasına ilişkin tüm masraflardan ve zeytin sahasının
taşınmasından kaynaklanan tüm taleplerden madencilik faaliyeti yürütmesi yönünde
lehine karar verilen kişi sorumlu olacak.
Zeytin Kanun ile koruma altına olup yine kanun ile geliştirilmesi öngörülen zeytincilik
faaliyetleri kamu yararı nedeni ile sekteye uğratılabilecek.
Aslında teknik olarak bu yönetmeliğin uygulanabilirliği de yok.
Örneğin zeytinin korunmasından daha önemli bir kamu yararı ne olabilir sorusunun
cevabı yok. Varsa da o cevabın kamu yararı ile ilgisi yok. Kamu yararı dedikleri kendi
cepleridir.
Tahrip edilen zeytinlikler iş bitince rehabilite edileceği de kandırmaca. Türkiye’de
maden aramadan sonra rehabilite edilen bir alan duydunuz ya da gördünüz mü ?
Tam tersine özellikle yanan ormanlardan sonra hepimizin aklına buraların ormanlara
dönüştürülmek yerine imara açılacağı yönünde bir beklenti gelişmiyor mu?
Zeytinlerin başka bir alana taşınması da yönetmeliğe göre imkan dahilinde. Ama
zeytinciye sorarsanız zeytin ağacının taşınması mümkün değil. Öte yandan yüzlerce
yaşa gelmiş binlerce ağacı kesmek hangi mantığa sığıyor bunu da anlamak mümkün
değil.
Yok bu da olmazsa zeytinlik alanları madencilik faaliyeti yürüten kişi sağlayacakmış.
Bu madencilik şirketini koyduğun yerde bulursan olabilir.

Bu tehlikeyi gören başta zeytin birlikleri ve zeytinciler anılan yönetmeliğin
uygulanmasına karşı çıkıyor. Bunu görünce yönetmeliğe rağmen zeytin sahalarının
madencilik faaliyetlerine feda edilmeyeceğini düşünebiliriz. Yani zeytin üreticisi
zeytinine sahip çıksa sorun olmaz.
Ama paranın yüzü sıcaklığına dayanamayan, yeterli tarımsal destek görmeyen ve bu
nedenle ağaçlarından yeterince ürün alamadığı için zeytinliğini satmak zorunda
kalan üreticinin ve dolayısı ile bizim geleceğimiz karanlık.
Tam bu tartışmaları yaparken üstüne bir de ülkemizde yeterli ayçiçeği yağı
bulunmadığı ile ilgili spekülasyonlar eklendi.
Biz hala ve buna rağmen zeytinliklerden vazgeçmeye çalışıyoruz.
….
Tüm buraya kadar yazdıklarımı bir yana bırakın. Sadece şu sorunun cevabını bulun
yeter.
Taa Hz. Musa Peygamber bile önce Anadolu’da bulunan zeytin ağacına, ilgili her
düzenleme öncesinde “yahudi ağacıdır “ diyen bir zihniyetin sizce amacı ne olabilir ?
Kendi adıma şunu söyleyeyim.
Bu uygulamaya evet diyenin önüne bir tabak linyit kömürü koyup “ bu bitmeden
sofradan kalkmak yok “ demek lazım.