Sanıyoruz ki tarihin seyrini doğrudan etkileyen sadece birkaç gemi vardır. Birinci Dünya Savaşı’nın kaderini değiştiren Çanakkale Deniz Savaşları’nda yer alan küçük mayın gemisi Nusret de onlardan biri… Hatta belki de en küçüğü.

8 Mart 1915 gecesi, Osmanlı mayın gemisi Nusret'in kaptanı Hakkı Bey, gemisini gizlice Çanakkale Boğazı'nın Anadolu kıyısı yakınında bulunan Erenköy Körfezi’nin karanlık sularına yönlendirdi. Güvertesinde 40 mayın taşıyabilen Nusret’in görevi hem tehlikeli hem de kritikti. Yaklaşan düşman ordusu donanmasına büyük bir sürpriz yapmak ve Çanakkale savunmasını kolaylaştırmak gerekiyordu. Daha önce denize döşenmiş mayın hatlarının arasından gemiyi ustalıkla geçiren Mayın Grup Komutanı Binbaşı Nazmi Bey’in en küçük bir hata bile yapmaması şarttı. Hava serindi ve güvertede çıt çıkmıyordu. 

Mürettebat o geceyi kıyı şeridine paralel olarak ve yüzer metre aralıklarla 26 mayın döşemekle geçirdi. Müttefikler, Çanakkale Boğazı'nı koruyan diğer mayınları saldırılarından önce biliyorlardı. Ancak Erenköy Körfezi manevralar için güvenli kabul ediliyordu. Yine de müttefik devletler keşif uçaklarıyla boğazı tekrar taramışlar ancak yeni döşenen mayınları tespit edememişlerdi. Böylelikle İngiliz ve Fransız gemilerinden oluşan filoya hazırlanan büyük tuzak bozulmamıştı.

Çanakkale Boğazı, Ege Denizi'ni Marmara Denizi'ne bağlayan konumuyla oldukça önemliydi. Savaşın patlak vermesinden itibaren Müttefik kuvvetler, Akdeniz'den İstanbul'a giden deniz yolunun önemli bir bölümü olan bu dar boğazı geçmeyi planlıyorlardı. Asıl amaçları, o dönemde Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti olan şehri ele geçirmekti.
Ağırlıklı olarak Kraliyet Donanması gemilerinden oluşan filonun deniz operasyonları ise Tuğamiral John de Robeck tarafından yönetiliyordu. De Robeck, 1915 Mart ayı ortalarında harekâtın komutasını devralmıştı. Ancak De Robeck, deniz savaşının sonucunun, Müttefik filosunun komutasını üstlenmeden önce meydana gelen kimi olaylarla çoktan belirlendiğinin farkında değildi. Nusret ve mürettebatı İngilizlere büyük bir sürpriz hazırlamıştı. Kendine güvenen donanma tüm hızıyla ilerleyerek denizi bıçak gibi yarıyor ve kendisini bekleyen felakete yaklaşıyordu.

Ardı ardına batan düşman gemileri

18 Mart 1915'te Müttefik gemilerinden oluşan büyük bir filo Çanakkale Boğazı'nda yoğun bir saldırı başlattı. Fransız savaş gemisi Bouvet, Erenköy Körfezi’nde manevra yaparken mayına çarparak hızla battı ve kendisiyle birlikte mürettebatından tam 639 kişiyi Çanakkale Boğazı'nın dibine götürdü. İngilizler, gemiye bir torpido veya füze çaptığını ve gemideki patlamaya bunun neden olduğunu düşünmüşler, ancak gerçekte Bouvet'nin bir deniz mayını nedeniyle battığından şüphelenmemişlerdi.

Saat 16:00 civarında bir İngiliz muharebe kruvazörü olan HMS Inflexible, Bouvet'nin battığı yerin yakınında bir başka mayına çarptı. Bu kez 30 kişi öldü, ancak kruvazör batmamayı başardı ve sonunda karaya oturduğu Bozcaada'ya (Tenedos) kadar güçbela ulaşabildi. Aynı tuzağa düşen başka bir gemi, Formidable sınıfı ön dretnot savaş gemisi HMS Irresistible idi. Mayına çarpan gemi büyük bir patlamayla sarsıldı ve 150 kişi daha hayatını kaybetti.

Mürettebatın hayatta kalan üyeleri büyük bir hızla batan geminin güvertesinden HMS Ocean tarafından alındı. Bu Canopus-sınıfı savaş gemisi, ağır hasar görmüş Irresistible'ı çekmek için gönderilmişti. Ancak körfezin sığ sularında gerçekleştirilen manevralar sırasında HMS Ocean da Nusret’in döşediği bir başka mayına çarpmaktan kurtulamadı. Her iki geminin mürettebatı bölgeye gelen birkaç muhrip tarafından kurtarılabildi. Ancak HMS Ocean, hızla Morto Körfezi'ne sürüklendi ve Müttefik kuvvetler tarafından fark edilemediği için orada battı.

Ağır kayıplar, Tuğamiral de Robeck'i sağ kalan gemilerin Çanakkale Boğazı'ndan çekilmesi emrini vermeye zorladı. 18 Mart 1915, Osmanlı İmparatorluğu'nun büyük bir zafer günüydü. Ve elbette ordusunun Birinci Dünya Savaşı sırasında elde ettiği zaferlerden sadece biriydi. Zaferle güçlenen İtilaf Devletleri, 25 Nisan 1915'te başlayan Gelibolu yarımadasının kara harekâtı için hazırlıklara başladı.
Bu olaylardan sonra Nusret, Çanakkale Savaşı’nın bir kahramanı olarak anılmaya başlandı. Ancak geminin akıbeti, Mart 1915'teki Osmanlı zaferinin büyük rolünü ne yazık ki yansıtmıyor.

Küçük kahramanın akıbeti

Birinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden sonra Nusret, İstanbul’a çekildi ve 1927'de Gölcük'teki bir tersanede yeniden donatıldı. Adı “Yardım” olarak değiştirilen gemi, 1937'den 1939'a kadar kısa bir süre dalış gemisi olarak hizmet verdi.
Daha sonra 1955 yılında hizmet dışı bırakılarak yine “Nusret” adıyla müze gemisine dönüştürülmesi planlandı. Beklenmedik bir şekilde 1962'de gemi bazı özel girişimcilere satıldı ve Kaptan Nusret olarak bilinen bir ticaret gemisine dönüştürüldü. Nusret'in ticaret donanmasındaki uzun hizmeti, 1989 yılında Mersin Limanı yakınlarında batmasıyla sona erdi.

Ancak hikâye bununla da bitmiyor. Nusret, Akdeniz'in suları altında bir enkaz olarak yaklaşık 10 yıl yattıktan sonra 1999 yılında Mersin’deki bir gönüllü grubu tarafından çıkarıldı ve Tarsus Belediyesi tarafından satın alındı. Kapsamlı yeniden inşasının ardından nihayet bir müze gemisine dönüştürülen Nusret, 2008'de Tarsus’ta açılan Nusret Mayın Gemisi Kültür Parkı’nın cazibe merkezi konumunda. Öte yandan Çanakkale Askerî Müzesi'nde sergilenen replikasının güvertesinde ise geminin geçmişini gösteren bazı fotoğraflar ve planlar sergileniyor. Ancak gerçek Nusret'i görmek istiyorsanız Çanakkale Boğazı'nın çok daha güneydoğusuna, Akdeniz kıyısında yer alan Tarsus'a gitmeniz gerekiyor.

İstanbul'da Polis Çevirmesinde Sinir Krizi Geçiren Sürücü Aracını Ateşe Verdi İstanbul'da Polis Çevirmesinde Sinir Krizi Geçiren Sürücü Aracını Ateşe Verdi

KAYNAK:

Kaynak: http://studio.bundlenews.co

Editör: Haber Merkezi