Prof. Dr. Naci Görür yaptığı araştırmalarda Marmara fayına bağlı kolların stres biriktirdiğini gözlemlediklerini belirtti ve "Bu fay kilitli ve stres biriktiriyor. Adalar ya da Kumburgaz fayının kırılmasını bekliyoruz. Eğer faylardan biri kırılırsa oluşacak depremin büyüklüğü 7,2 ile 7,6 arasında. Demek ki İstanbul'da minimum 7,2'lik deprem yaşanabilir" dile getirdi.

"Depremin kaynağı yerin içindedir. Onu öyle Amerikalı gemiye, yok uzaydaki harekete, sıcak havaya, soğuk havaya bağlamak anlamsızdır." diye belirten Görür şunları da ekledi:

Kuzey Anadolu fayının kuzey kolu Marmara fayıdır, 160 km uzunluğundadır, 3 kesimden meydana gelir: Tekirdağ, Adalar ve Kumburgaz fayları. Bu fay kilitli ve stres biriktiriyor. Kayaları kırmak için biriktirdiği kuvvete stres denir. Dolayısıyla bu fay kuvvet biriktiriyor. Adalar ya da Kumburgaz fayının kırılmasını bekliyoruz.

Kırılırsa oluşacak depremin büyüklüğü 7,2 ile 7,6 arasında. Demek ki İstanbul'da minimum 7,2'lik deprem bekliyoruz. Tekirdağ fayının kırılmasını beklemiyoruz. Deniz araştırmalarında, Tekirdağ fayının 1912 Şarköy depreminde kırılmış olduğunu, enerjisini boşaltmış olduğunu tahmin ediyoruz.

77 ilde "Siber-Göz" operasyonu: 156 kişi gözaltına alındı 77 ilde "Siber-Göz" operasyonu: 156 kişi gözaltına alındı

Deprem ile ilgili beklentimiz, 1999 - 2014 yılına kadar yaptığımız çalışmalarla bunu söylüyoruz. 8 uluslararası gemiyle araştırma yaptık. Araştırmaların Türk başkanı bendim. Dünyada ileri gelen araştırmacılarla araştırma yaptık. İnsansız ve insanlı denizaltılar kullandık. Marmara'nın tabanına dalarak fayları gözümüzle inceledik. Ayağını denize sokmamış insanlar bizden daha çok konu hakkında fikirlerini dile getiriyor.

ZEMİNİ GÖZ ÖNÜNE ALMAK GEREKLİ

İstanbul'da ciddi anlamda kötü zemin olmadığını belirten Görür, Avrupa Yakası'nın kayma hızından kaynaklı daha riskli olduğunu dile getirdi. Görür, vadiler, akarsu kanalları ve onların alüvyonları ile plajlar ve yapay dolgular dışında Anadolu yakasında zeminle ilgili bir sorunun olmadığını belirtti. 

Depremden kaçmak için çok iyi bina yapmanın yetmeyeceğini belirten Görür, "Zemini göz önüne almayan inşaatçı hayal kırıklığına uğrayabilir." diye konuştu.

Binaları en çok risk arz eden şeyin ivme olduğunu belirten Görür, "İvmenin fazla olduğu yerler, tehlikeli olan yerler, kıyı ile kıyılara yakın yerler, ilk 7-8 kilometrenin olduğu yerler. Hem Anadolu hem Avrupa Yakası'nda en büyük ivmeye maruz kalacak, dolayısıyla ayakta kalabilmesi için iyi kalitede binanın ihtiyaç duyulduğu yer sahiller." dedi.

Sıvılaşmanın çok riskli olduğunu belirten Görür, İstanbul'da yaygın sıvılaşma alanlarının olmadığını, sıvılaşmanın daha çok akarsu vadilerinde görüldüğünü, Avrupa Yakası'nda Anadolu'ya nazaran daha çok olduğunu belirtti. 

Binaların deprem haritalarına göre yapılması gerektiğini belirten Görür, olası depremde 6 Şubat'ta 11 kentte meydana gelen yıkımdan daha büyük bir yıkım beklendiğini, yıkımın en yüksek sebebinin İstanbul'un yüzde 60'ının gecekondu mantığıyla inşa edilen binalar olduğunu dile getirdi.

Prof. Dr. Görür, "Yüzde 60'ta mühendislik hizmeti yok, iyi malzeme kullanımı yok. Doğru dürüst proje yok, imar yok, iskan yok. Projeye bağlılık yok, çalma çırpma da çok. Dolayısıyla bizi yıkım bekliyor.

Yıkımın yaşanması depremle birlikte eş zamanlı, bu demektir ki göçük meselesi, yaralılara yetişme meselesi, İstanbul'da ulaşım da felç oluyor. İstanbul'da bazı yollarda 2 bina yıkılsa oraya da giremezsiniz. Plan yok, program yok, akıl yok, düşünce yok, mantık yok." diyerek sert bir şekilde belirtti.

İstanbul'da 100 bine yakın konutun olası depremde yıkılabileceğinin dillendirildiğini belirten Görür, 20 bin konutun yıkılması halinde bile 800 bin insanın can güvenliğinin risk altında olacağını vurgulayarak sözlerine son verdi. (haber global)

Editör: Haber Merkezi