Nobel Ekonomi Ödülü 2022 sahibini bugün buldu. Ödül eski ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Ben Bernanke ile Douglas W. Diamond ve Philip H. Dybvig'e verildi. Üç iktisatçının ana çalışması, bilhassa finansal krizler sırasında bankaların ekonomideki rolünü kavramaya ve bankaların iflasının krizleri nasıl büyütüp, tek başına sürdürdüğünü analiz etmeye yönelikti.

Ancak ‘ekonomik kriz’ temalı çalışmalara verilen Nobel Ekonomi Ödülü’nün Türkiye’deki yeni ekonomi modelini ıskalaması dikkat çekti.

EPİSTOMOLOJİK KOPUŞ

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin himayesinde ve Merkez Bankası Şahap Kavcıoğlu’nun denetiminde geçtiğimiz yılın sonundan itibaren uygulanmaya başlanan yeni ekonomi modeli tüm literatürü alt üst etti.

Nureddin Nebati’nin “Neoklasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşım” olarak nitelendirdiği model bir yılda sadece literatürü değil Türkiye ekonomisini de alt üst etti.

GEÇİNEMEYENLER VE BARINAMAYANLAR

Cumhurbaşkanı Erdoğan “faiz sebep enflasyon neticedir” derken ve faiz indirimleriyle beraber enflasyonun da düşeceğini öne sürüyordu ancak sonuç tam tersi oldu. Enflasyon canavarı günden güne büyürken, hayat pahalılığı yüzünden geçinemeyenlerin sayısı arttı. Satılık ve kiralık ev fiyatları fırladı, barınma sorunu başladı.

Fahiş fiyat yasa teklifine yeni düzenleme geldi Fahiş fiyat yasa teklifine yeni düzenleme geldi

Arabası olanlar akaryakıt fiyatlarıyla boğuşurken araç sahibi olmak isteyenler uçan fiyatların arkasından baktı. Peş peşe gelen zamlar sonrasında vatandaş çarşı pazarda taneyle alışveriş modeliyle tanıştı, içi boş baklavadan çeyrek karpuza kadar birçok yeni ürün raflardaki yerini aldı.

Et ve süt gibi temel besin maddelerine erişmekte zorlanan vatandaş sesini yükselttikçe Saray’dan da yanıt gecikmedi.

MODELİN GERÇEK ADI SABIR 

Mayıs ayının başında bu durum için “Maalesef ülkemizde bazı kesimlerde bir şükürsüzlük, tatminsizlik, karamsarlık hali aldı başını gidiyor. Halbuki önce elimizdekilere şükür edeceğiz, sonra daha iyisi, daha güzeli için çalışacağız” diyen Erdoğan, bahar ayları ile birlikte vatandaşa sabırlı olma çağrısı yapmaya başladı.

Yaz ayları birlikte işlerin düzeleceğini söyleyen Erdoğan, “Türkiye bu yaz itibarıyla hem uluslararası alanda gücünü ve itibarını artırmış hem de içeride hayat pahalılığıyla mücadelesinde mesafe kat etmiş olarak yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla hedeflerine doğru daha hızlı adımlarla ilerlemeye başlayacaktır” beklentisini paylaştı.

Ancak bu beklenti de gerçekleşmedi ve Erdoğan son günlerde daha sık “sabır” demeye başladı.

NE DEDİYSE TERSİ YAŞANDI

ENFLASYON: Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Ocak 2022’de “Gelişmiş ülkelerin 6 – 7 katına çıkan enflasyon ve artık ipin ucunu kaçırdıkları para genişlemeleri ile şaşkın şekilde sağa sola yalpaladığı bir dönemde Türkiye kendi rayında güvenle yoluna devam ediyor. Amerika’ya bak, enflasyon felaket. Avrupa’ya gelin aynı” dedi. Türkiye, G20 ülkeleri ve Avrupa ülkeleri arasında en yüksek enflasyona sahip ülke oldu. Yüzde 83’ü aşan enflasyon ile Türkiye, dünya genelinde en yüksek enflasyon sahip 6. ülke konumunda.

TL TARİHİN EN DEĞERSİZ SEVİYESİNDE

DÖVİZ KURU: Erdoğan 18 Ocak 2022’da “Enflasyon, düşüşe girmiştir, girecektir. Bu bir defa kesin. Yavaş yavaş, kademeli bir şekilde, aceleci olmadan kur da düşecek, faiz de aynı şekilde düşecek ve 2022 bizim en parlak yılımız olacak inşallah.” dedi. Enflasyon düşüşe değil, yükselişe geçti. TÜİK'in açıkladığı resmi enflasyon yüzde 80'e dayandı. Yıla 13 lira seviyesinden başlayan dolar kuru, 18 lirayı aştı. 2022'nin ilk 10 ayı vatandaş için parlak değil kapkara geçti. Hayat pahalılığı tüm toplumu esir aldı.

FAİZ: Cumhurbaşkanı Erdoğan, 29 Ocak 2022’de “Faizle mücadelemi biliyorsunuz, faizi indireceğiz ve indiriyoruz. Bilin ki enflasyon da inecek, daha da düşecek. Döviz kuru istikrara kavuşur, enflasyon düşer, pahalılık ortadan kalkar. Bunların hepsi de gelip geçicidir” dedi. Merkez Bankası politika faizini yüzde 12'ye çekerken, iş dünyası bankalarda yüzde 35’lere varan oranlarda kredi faizleriyle nedeniyle isyanlarda. Zor ekonomik koşullarda borçla hayatını idame ettirmeye çalışan vatandaşlar ise ihtiyaç kredisi faizleri yüzde 35'i aşarak son 4 yılın zirvesine çıktı. Vatandaşın talebi azalırken, Erdoğan'ın faizle mücadelesinin kimseye faydası olmadı.

REKOR ÜSTÜNE REKOR!

CARİ AÇIK: Erdoğan 6 Haziran 2022’de, “Yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla büyüme esaslı kendi Türkiye Ekonomi Programımızı uygulamaya başladık. Fiyat istikrarını aldığımız diğer tedbirlerin yanı sıra işimize gelen seviyedeki bir döviz kuruyla cari fazla artırarak sağlamayı planlıyoruz.” dedi. Hükümetin yeni ekonomi modelindeki en büyük iddiası, TL'nin değerinin düşük tutulmasının getireceği ‘rekabetçi kur' avantajı ile cari fazla vermekti. Ancak tablo, emtia fiyatlarının yüksek seyretmesinin etkisiyle tam tersi oldu. Cari açık günden güne büyüdü, cari açık rekor kırdı.

KREDİ NOTU: Erdoğan, 1 Ağustos 2022’de “Son dönemde enflasyonun sembolü bedeller ödemeye devam ediyoruz. Fırsatlar, ödediğimiz bedellerden daha çok olduğunu bilerek devam edeceğiz. Ekonomi modelinden taviz vermeyeceğiz. Birileri ekonomi politikamızın başarısını gölgelemek istese de uluslararası değerlendirmeler tersini söylüyor.” dedi. Erdoğan bu sözleri söylemeden 15 gün önce Türkiye'nin beş yıllık kredi iflas riskini ölçen (CDS) primleri 900'ü aşarak 2003'ten bu yana en yüksek seviyeye ulaştı. Erdoğan'ın açıklamalarından 11 gün sonra ise uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, Türkiye'nin kredi notunu B2’den B3’e düşürdüğünü, not görünümünü ise negatiften durağana çevirdiğini açıkladı.

EN ÇOK ONLAR KAZANDI

Yeni ekonomi modelinden geniş kesimler zararlı çıkarken, dar bir kesim ise kârlı çıktı. İşte kazananlar:

BANKALAR: Cumhurbaşkanı’nın faizler nedeniyle sık sık hedef aldığı bankalar, faiz operasyonundan en kârlı çıkanlar arasında yer aldı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre, bankacılık sektörünün ocak-ağustos dönemi net kârı yıllık yüzde 420 artarak 252,2 milyar TL oldu. Bankaların net faiz geliri de bu dönemde yüzde 215 arttı.

KKM’DE PARASI OLANLAR: Döviz kurunu stabil hale getirmek ve yabancı para birimlerine olan talebi azaltmak için hükümetin hayata geçirdiği Kur Morumalı Mevduat’ta (KKM) parası olanlar hem dolardaki yükselişten hem de mevduat faizinden faydalandı. Ancak, KKM'nin Hazine'ye maliyeti şuanda 75,6 milyar TL'yi bulmuş durumda. Bu miktar
sadece Hazine'den mudilere ödenen para. Merkez Bankası’nın dövizden KKM'ye geçenlere ne kadar ödediği tam olarak bilinmese de KKM'nin kamuya toplam maliyetinin bu ödemelerle birlikte 150 milyar TL'nin üzerinde olduğu tahmin ediliyor.

MÜTEAHHİTLER: Faiz operasyonuyla birlikte kur artışı, döviz cinsi yüksek gelir garantisi verilen yap işlet devret projelerinin müteahhitlerine yaradı. Hükümete yakın ilişkileri sayesinde ihaleleri toplayan az sayıdaki müteahhidin kazancı, kur artışıyla birlikte artıyor. Söz konusu müteahhitler, projeler için kullandıkları kredilerin de döviz cinsi olduğunu belirtseler de, yüksek gelir garantileri, kredi riskini aşıyor.

MÜLK SAHİPLERİ: İnşaat maliyetlerindeki artış, göçmen politikası ve yabancılara konut satışıyla birlikte aşırı düşük reel faizler, konut fiyatlarını şişiriyor. Merkez Bankası verilerine göre, Türkiye genelinde konut fiyatları temmuzda bir önceki aya göre yüzde 8, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 173,8, arttı. İstanbul'da konut fiyatları yüzde 200,1, Ankara'da yüzde 181, İzmir'de yüzde 162,2 artış gösterdi.

Kaynak: www.sozcu.com.tr

Editör: Haber Merkezi