Özgür Özel, Kılıçdaroğlu ile görüşmesini anlattı

İsmi CHP Genel Başkanlığı için konuşulan Grup Başkanı Özgür Özel, "Sorumluluk almaktan kaçınmayacağım" açıklamasının ardından CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile gerçekleştirdiği görüşmeyi anlattı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin kurultay sürecini seçimler sonrasında başlattı.

CHP Grup Başkanı Özgür Özel, Genel Başkan seçimi de yapılacak kurultaya ilişkin yaptığı “Sorumluluk almaktan kaçınmayacağım, fedakarlıktan da geri durmayacağım” açıklamasıyla dikkatleri üzerine çekti.

Özel’in bu açıklamasını Genel Başkan adaylığı ilanı olarak değerlendirenler olduğu gibi açıklamanın arkasında bir “niyet”, bir “plan” olduğu yorumunu yapanlar, “Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na saygısızlık ettiğini söyleyenler de oldu.

Gazete Duvar’dan Ceren Bayar’ın sorularını yanıtlayan Özgür Özel, CHP’nin önündeki kritik sürece ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Kavgada Atılan Taşla Yaralanan Kıdemli Başçavuş Yaşar 10 Ay Sonra Şehit Oldu Kavgada Atılan Taşla Yaralanan Kıdemli Başçavuş Yaşar 10 Ay Sonra Şehit Oldu

‘BU, HERHANGİ BİR SEÇİM YENİLGİSİ DEĞİL’

-Seçim sonrası parti kurulları toplandı. Seçimin kaybedilmesinin nedenlerine dair hangi sonuçlara ulaştınız?

Cumhuriyet'in yüzüncü yılındaki bu seçime çok büyük önem atfettik. Bizlerde ve seçmenimizde yıkım yaratmasının sebebi de hak ettiği şekilde bu seçime büyük bir anlam yüklememiz ve önem atfetmemizdi. O yüzden de herhangi bir seçim yenilgisi değil.

‘BİR BÜYÜK YALANIN BİZİ NERELERE SÜRÜKLEYECEĞİNİ GÖREMEDİK’

Seçimin ertesi gününden itibaren parti kurullarında çeşitli toplantılara katıldım. Bunun yanında Türkiye'nin dört bir tarafında temas ettiğimiz örgütümüzden il başkanları, ilçe başkanları, partinin büyükleri, gençleri fikirlerini söylüyorlar. Birbirinden değerli birkaç tane tespit var. Çağın gereği olan ve rakiplerimizin çok etkili şekilde kullandıkları anlık ölçme ve değerlendirme meselesine gerekli önemi vermediğimiz anlaşılıyor. Meseleye ilişkin kendi okumalarınızı, kendi değerlendirmelerimizi, kendi stratejilerimizi belirledik ama karşımızdaki kamu gücü ve teknoloji kullanılarak yürütülen devasa kampanyanın, dezenformasyonun, ithamların, iftiraların nasıl sonuç doğurabileceğini kestiremedik. O sonuçlar doğduğu sıralarda da ölçüm yaparak durumu fark edemedik. Buna karşı alternatif yöntemleri, iletişim stratejilerini de yeterince geliştirememişiz. Bir büyük yalanın bizi nerelere sürükleyeceğini göremedik.

‘BİZ UMUDU ÖRGÜTLEMEKTE YETERLİ KALAMADIK AMA ONLAR KORKUYU ÖRGÜTLEMEYİ BAŞARDILAR’

Biz insanlara pozitif kampanya, umut, değişim ve bunun sonucunda kazanmayı vaat ettik. Oysa karşı taraf hiç çekinmeden ve şimdi anlaşılıyor ki hesaplayarak, ölçerek negatif bir kampanyayı örgütledi. Pozitif kampanyanın negatif kampanyayı yeneceğini düşünmüştük ancak işin içine, kamu televizyonları, Anadolu Ajansı, devletin büyük paraları ve teknolojik olarak büyük bütçeler girince başaramadık. Biz umudu örgütlemekte yeterli kalamadık ama onlar korkuyu örgütlemeyi başardılar. Bunların hiçbirisini mazeret olarak görmüyorum. Bu boyuttaki bir riski, bir hamleyi görüp halledememiş olmak önemli bir sorun.

Bunun yanında birçok sebep sayılabilir. Örgütlenme modelimizde, iletişim stratejilerimizde eksiklik var. Adayın açıklanmasındaki gecikme, zaman zaman ittifak içinde yaşadığımız türbülanslar da etkili oldu.

‘ÖLÇME DEĞERLENDİRME YERİNE MÜZAKERE YÖNTEMİNİN BENİMSENMESİ SEÇMENİN İTİRAZINA SEBEP OLDU’

Bazı şeyleri seçmenimize iyi anlatamadık. Mesela yaptığımız ittifak aslında stratejik ve sayısal bir ittifak. Seçim kanunu değişince yapılması gereken listelerde ortaklaşmaktı. Siz aslında listenizin örneğin dördüncü sırasını kesip öbür partiye yolluyorsunuz. Listenin o sırasının o partiye ait olduğunu, yapılan işin stratejik ve aritmetiksel bir ittifak olduğunu, bir siyasal ittifak olmadığını anlatamadık. Belki onlar ilan etmeliydi. Listeler bizim ağzımızdan duyulunca seçmen “Bana buna niye oy verdirtirsiniz” gibi bir reflekse girdi. Seçmen bu refleksi gösteriyorsa biz bunu doğru anlatamadık demektir.

Demek ki ne olmalıydı? İttifakın bir iç hukuku olmalıydı. Bu iç hukuk çok önceden ilan edilmeli ve herkes biliyor olmalıydı. “Seçimden önce belirli aralıklarla üç firmanın yapacağı toplam altı anketin aritmetik ortalamasını alacağız buna göre milletvekili dağılımına karar vereceğiz” diyebilirdik. Ölçme değerlendirme yerine müzakere yöntemini benimsemiş olmamız hem seçmenin itirazına hem de seçimin sonuçlarıyla uyumsuz bir dağılıma sebebiyet verdi.

Editör: Haber Merkezi