Ahhh öğretmenim, bilseniz sizi nasıl özledim. Sizi her hatırladığımda yüreğimde biriken kara bulutların yağmurlarıyla ıslanıyorum, sırılsıklam oluyor duygularım… Güldüğünüzde, gökkuşağının bütün renkleri gözlerinizde parıldardı. Pamuk gibi yumuşacık elleriniz saçlarımı okşarken müthiş bir güven duygusu ve huzur kaplardı içimi. Öğretmen kelimesinin her bir harfinde bin öğretmen yatardı Birgül öğretmenimin. Masasının köşesinde camdan bir şekerlik ve içinde rengârenk şekerler olurdu her zaman. Doğru yaptığımız her alıştırma için bir şeker verirdi. Nasıl da tatlı gelirdi o şekerler bana. Ballı kaymak yesem bu kadar keyif alamazdım. En çok da teneffüslerde hızlıca ağzına attığı beyaz leblebilerle hatırlarım onu. Dudakları bembeyaz olurdu leblebi tozundan. Bize de ikram etmeyi ihmal etmezdi tabii ki. Herkes unutulur ama ilkokul öğretmeni asla unutulmaz. Çünkü bütün ilkleri onunla yaşarsınız. Annemden sonra elimi ilk tutan o oldu. Kalem tutmayı ilk o öğretti bana. Atatürk’ümü ilk ondan duydum: Atatürk olmasaydı biz olmazdık çocuklar derken ne demek istediğini anlamamıştım o zaman. Sonra bize Atatürk’ü, Cumhuriyeti, devrimleri anlattı. Köy Enstitülerini ilk defa ondan duydum. Kendisi Köy Enstitüsü mezunuydu. Şimdi anlıyorum ne büyük şeref bir Köy Enstitüsü mezunu öğretmenin öğrencisi olmak. Düşünsenize Atatürk onların omuzuna dokunmuş, onlarda bizim. Rahmetli eşi Mehmet Bey de bir Köy Enstitüsü mezunuymuş. Evlendikten sonra ilk atamaları Anadolu’da bir köy okuluna yapılmış. Heybelerinin birine aydınlık ve medeniyet; diğerine de bilim, kültür ve sanat koyup çıkmışlar yola. O yol çok uzun ve yorucu bir yoldu. Ancak onlar yorulmamak üzere yola çıkanlardı. Güneş’i bırakacaklardı avuçlarına o köy çocuklarının. Köy Enstitülerine değinmeden geçemeyeceğim. Cumhuriyet’in kurulduğu ilk yıllarda okuma-yazma oranı %5’i bile geçmiyordu. Nüfusun %80’i köylerde yaşıyordu. Bu sebeple 1940 yılı itibariyle tarıma elverişli köylerde Köy Enstitüleri açıldı. Dönemin cumhurbaşkanı İsmet İnönü önderliğinde Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ile İsmail Hakkı Tonguç’un çabaları sayesinde köylerde yaşayan ve ilkokul mezunu vasfı taşıyan çocukların Köy Enstitülerinde eğitim görüp tekrar yaşadıkları köylere dönerek, öğretmenlik yapması amaçlanmıştır. ( Bknz. Köy Enstitüleri Vikipedi) Öğretmenler gittikleri köylerde, eğitim-öğretim yanında, tarım, hayvancılık, bağ-bahçe işlerinde köylüye yardım etmekle yükümlüydü. Bu öğretmenler her konuda eğitim almışlardı; sağlık, sanat, kültür, tarih, tarım, hayvancılık vs. aklınıza ne gelirse. Birgül öğretmenim ve eşi Mehmet öğretmen tüm gün okulda ders verdikten sonra, akşam da köylülere eğitim verirlermiş. Birgül öğretmen köylü kadınları kendi evinde toplar, onlara Köy Enstitüsünde öğrendiği ne varsa hepsini öğretirmiş. Mehmet Bey de köyün erkeklerini kahvehanede toplar aynı eğitimi verirmiş. Köy halkı çok yoksulmuş. Çocukların ayaklarında çorap dahi yokmuş. Evdeki kıyafetlerinin altına bir terlik giyip okula gelirlermiş. Bunun üzerine Birgül öğretmenim sayısı 40-50 civarında çocuğa, oturup önlük yaka dikmiş elleriyle. Her birine de çorap, ayakkabı almışlar maaşlarından. Eli öpülesi öğretmenlerim benim. Köyden tayinleri çıkıp ayrıldıklarında, oturdukları evi lojman olarak köye hibe etmişler. Bunları anlatırken uzağa dalar, gözleri dolardı. Ben öğretmenimi hiç ihmal etmedim. Her öğretmenler gününde mutlaka çiçeğimi alır, elini öpmeye giderdim. Nasıl mutlu olurdu anlatamam beni görünce. Sohbet ederdik uzun uzun. Kek ve çay ikram ederdi bana. Bir gün beni çok şaşırtan bir şey yaptı. Yüzümü avuçları arasına aldı ve gözlerimin içine bakarak: Şenay, yavrum senden tek bir şey istiyorum, dedi. Buyrun öğretmenim ne isterseniz, dedim. ‘ Ne olursun seni hak edecek biriyle evlen.’ Öz evladı gibi görüyordu beni. O kadar mutlu oldum ki. Size söz öğretmenim dedim gözlerim dolu dolu. … Bu ziyaretler uzun yıllar devam etti. Hatta bir öğretmenler günü de öğrencilerimi alıp gittim evine öğretmenimin. Gerçek bir Cumhuriyet öğretmeni görsünler istedim. Şimdi nerede mi öğretmenim? O kelimeyi asla kabul etmiyorum ve kullanmıyorum. Çünkü benim öğretmenim ölmedi. Yurdun her yerinde yetiştirdiği öğrencilerin kalbinde yaşıyor. Sonsuza kadar da orada kalacaktır. Huzur içinde uyu, Hızır yoldaşın, yıldızlar örtün olsun Birgül Öğretmenim.