Cengiz Han'ın torunu ve Cuci'nin oğlu olarak dünyaya gelen bu lider, kökleri güçlü bir hanedana dayanmaktadır.

Annesi, Cuci ulusunun saygın kabilelerinden Kongiradlar'a mensup Elçi Noyan'ın kızı Erkin Kuçin Hatun'dur. XIII. yüzyılın başlarına tarihlenen doğumuyla, zamanının önemli figürlerinden biri olarak belirmiştir.

Geleneksel Türk adetlerine göre, hükümdar ailesinin fertlerine daha iyi bir yönetim sağlamak amacıyla ülkenin bazı toprak parçaları "yurt" olarak tahsis edilirdi.

Cengiz Han, bu liderin babası Cuci Han'a Doğu Deştikıpçak'ı yurt ve Harizm'i de "yemlik" olarak vererek, güçlü bir liderlik yolunu işaret etti.

Cuci Han, 1222-1227 yılları arasında kendisine bırakılan toprakları başarıyla idare etmiş, ancak kaderin bir oyunu sonucu 1227'de Cengiz Han'dan altı ay önce hayatını kaybetmiştir.

Cuci Han'ın ölümü, kendi adıyla anılacak olan Cuci ulusunun temellerini atmıştır.

Hâkimiyet sahası, batıda İdil (Volga) boyuna kadar uzanmış, Batı Deştikıpçak ise henüz fethedilmemiş olsa da, İdil'in batısındaki bozkırlar Cuci'nin egemenliği altındaki topraklar arasında kabul edilmiştir. Cuci Han'ın liderliği, ulusunu genişletmiş ve güçlendirmiştir.

Cuci Han'ın hayatını kaybetmesinin ardından, on sekiz oğlundan ikincisi olan Batu ile ağabeyi Orda arasında babalarının yerine geçme konusunda anlaşmazlık yaşandı.

Orda'nın liderliğini istemesinin sebebi kabiliyetine duyduğu güvenken, Batu ise ağabey olmanın getirdiği haklı bir taleple liderliğe adaydı. Bu aile içi çekişmeyi çözmek için kardeşler, dedeleri Cengiz Han'a başvurdular.

Cengiz Han, torunlarına gösterdiği yakınlık ve cömertlikle dikkat çekti. Batu'ya "Sayın Han" ve Orda'ya "İçen Han" lakaplarını vererek bu anlaşmazlığı çözmeye çalıştı.

Cuci ulusunu, Türk geleneğine uygun olarak iki liderli bir sistemle düzenledi. Orda Han'a Doğu Deştikıpçak'ı, yani "Sol-Kol'u", Batu Han'a ise Batı Deştikıpçak ile İdil boyunu teslim etti. Orda Han'ı Sayın Han'a tabi kılarak, Batu Han'ı Cuci ulusunun lideri olarak belirledi.

Cengiz Han, Batu Han için "Altın Busagalı Ak Orda" (altın süslemeli beyaz çadır) adında sembolik bir hâkimiyet simgesi oluşturdu. Bu nedenle, Batu Han'ın soyundan gelenlere "Ak Orda" veya "Altın Orda" hanedanı denilmeye başlandı.

Diğer torunu Orda için ise "Gümüş Busagalı Gök Orda" (gümüş süslemeli mavi çadır) adında bir sembol oluşturdu ve bu soydan gelenlere "Gök Orda" hanedanı adını verdi.

Batu Han'ın katıldığı büyük kurultay, Cengiz Han'ın yerine üçüncü oğlu Ögedey'i kağan olarak seçti (1228). Batu Han'ın babasının topraklarını yönetme görevi amcası Ögedey Han tarafından tasdik edildi.

İkinci Kıpçak seferi için yapılan kurultayda Batu Han, başbuğ olarak atanarak batı seferinin başlamasına öncülük etti.

Kağanın oğlu Güyük dahil, Batu'nun diğer amcaları Çağatay ve Tuluy'un oğulları da kendi birlikleriyle birlikte Batu Han'ın emrine verildi.

Ünlü Moğol komutanı Subitay Noyan da, Batu'nun danışmanı olarak bu sefere katıldı.

Kağanın direktifleri doğrultusunda, Cengiz sülalesinden birçok "tigin", Batu Han'ın ordusuna katıldı. Türk ağırlıklı, birkaç yüz bin kişiden oluşan bu Türk-Moğol ordusu, 1229'da sefer için hazırlandı.

Batu Han'ın komutasındaki ordular, önceki zaferin ardından 1223'te Kalka Meydan Muharebesi'nden dönerken alınan bir mağlubiyetin intikamını almak amacıyla Deştikıpçak'a saldırdı.

Kıpçaklar olarak bilinen bu bozkır halkı, XI. yüzyıl ortalarından itibaren Karadeniz'in kuzeyinde, Yayık havzasından Karpatlar'a ve Tuna'ya kadar geniş bir bölgeyi kontrol altına almış, önceki Türk devletlerinin izlerini taşıyan büyük bir Türk ilisiydi.

1223'ten beri de Moğol istilasına karşı direniyordu. Batu'nun ordusu ile Kıpçaklar arasında şiddetli çatışmalar yaşandı. İlk olarak Bulgarlar üzerine sefere çıkıldı; kısa sürede mağlup olan Bulgarların şehirleri, özellikle başkentleri Bulgar şehri olmak üzere tahrip edildi ve yağmalandı.

Kama Bulgarlarının uzun yıllar boyunca kurdukları devlet ve ticaret yapıları, kısa sürede ortadan kaldırıldı. 1239'da, Kıpçaklar, Bulgarlar, Başkırtlar ve Asların direnişleri de sona erdi. Böylece, Batu'nun liderliğindeki ordu, batıda Karpatlar'a, güneybatıda Boğdan, Eflak ve Dobruca'ya kadar geniş bir bölgeyi Cuci ulusunun kontrolü altına aldı.

Batu Han, Deştikıpçak'ın fethiyle meşgulken, aynı zamanda Rus prensliklerine karşı seferler düzenlemedi. Kış mevsimine rağmen, 1237'de Rus topraklarının birçok prenslikten oluşan bölgesini ele geçirmeye başladı.

Birçok şehir alındı, 1238'de Moskova ve 1239'da Çernikov yağmalandı. Aralık 1240'ta Kiev'in ele geçirilmesinin ardından, Batu Han'ın orduları Polonya, Macaristan, Avusturya ve Dalmaçya'ya kadar olan ülkeleri yağmaladı. Liegnitz yakınlarında Alman kuvvetleriyle yapılan savaşı kazandılar, ancak daha fazla ilerleyemeyerek Macaristan'a döndüler.

Batu Han'ın ordusu, bütün meydan savaşlarını kazanarak geniş Doğu Avrupa sahasını ele geçirdi.

Bu süreçte, 1241 yılında Ögedey Kağan'ın ölüm haberi geldi. Bu durum, tüm Moğol liderlerinin geri dönmesi ve seferin sona ermesi gerektiği anlamına geliyordu.

Ancak Batu Han'ın ordusu, Polonya, Macaristan, Avusturya ve Dalmaçya'yı yağmalayarak asıl hedefi aşmış ve büyük ganimetler elde etmişti. Ordu yorgun düşmüş ve Batu Han ile diğer liderler arasında anlaşmazlıklar ortaya çıkmıştı.

Bu nedenle, sefere devam etmek istemeyen Batu Han, Eflak ve Boğdan üzerinden 1242 yılında yurduna döndü.

Bu uzun seferin en önemli sonucu, Cengiz Han döneminde verilen "Moğol atlarının çiğnediği" bütün toprakların Cuci'ye verileceği vaadinin, oğlu Batu Han tarafından gerçekleştirilmesiydi.

Bu seferin ardından, babasının adını taşıyan Cuci ulusunun ve Altın Orda Hanlığı'nın gerçek kurucusu Batu Han oldu.

Batu Han, hükümdarlık döneminde krallardan gelen değerli hediyeleri hazineye koymak yerine, bu kıymetli hediyeleri toplumun geneline dağıtarak din ayrımı yapmaksızın herkese ulaştırırdı.

Halkına ve tüccarlara karşı büyük bir sevgi ve hoşgörü ile yaklaşarak, bu nedenle halk arasında "iyi yürekli han" olarak anılırdı. Yabancı ülkelerden gelen tüccarların mallarını alır ve genellikle değerinden daha fazla ödeme yapardı.

Cuzcanî'nin belirttiğine göre Batu Han'ın Müslüman olduğuna dair güvenilir rivayetler olmasına rağmen, bu inancını gizlemiş olabileceği düşünülmektedir (Ṭabaḳat-ı Naṣırî, II, 176). İslam dünyasıyla kurduğu ilişkiler, daha sonraları resmi olarak İslam dinini kabul etmesiyle doruğa ulaşmıştır.

Batu Han'ın vefatından sonra, dört oğlundan ikisi sırayla babalarının yerine geçse de, kısa aralıklarla ölmeleri üzerine tahtı ele geçiren isim, Batu Han'ın kardeşi Berke Han oldu.