Sevgili Okurlar;
Seçimlerimiz bitti ve seçim sonuçlarının yorumlanması ve mesajları ile bundan sonra
olacaklar hakkında herkes konuşup yazmaya başladı. Ben de bunlara katılayım
dedim.
Düşüncelerimi sırası ile anlatmaya çalışayım. Bakalım anlatabilecek miyim?
AKP- CUMHUR İTTİFAKI
Tartışmasız kağıt üzerinde seçimin galibi bu ikilidir..
Ancak hemen belirtmek gerekir ki bu galipler ,kendi bıraktıkları enkazı devralmış
durumdalar.
En son Erdoğan’ın körfez ülkelerinden para geldiği ve kısa süreli olsa da bunun mali
açıdan ülkemizi rahatlattığı sözünden anlamamız gereken şu ki durumumuz hiç iyi
değil.
Taşıma suyla ya da borç para ile sistemin dönmeyeceğinin artık onlarda farkında ve
mevcut yapı ile buna dayanabilmenin imkanı kalmamış gibi görünüyor.
Bu yüzden ekonomiyi anlayan birine yani Mehmet Şimşek’e vermek istedikleri aşikar.
Ancak Mehmet Şimşek’in ekonominin başına geçmesi veya danışman olarak yer
alması konuşulsa da halen uygulanan politika ile bunun mümkün olmayacağını ve
Mehmet Şimşek’in ekonomi biliminin gereklerinin uygulanması halinde görev
alabileceğini düşünüyorum.
Bu gerçekleşir mi birlikte göreceğiz ancak böyle bir şey olsa bile durumun düzelmesi
mümkün değil.
Şu anda mevcut tıkanıklığın aşılması için vergiler arttırmak veya zamlara yaslanmak
yeterli değil. Yurtdışından yatırım da gelmesi şart. Ancak yine mevcut koşullar
dahilinde bu da mümkün değil.
Abarttığımız düşünebilirsiniz ama yeni anayasa yapılması tartışmaları arasında ve
Erdoğan’ın durumu hakkında yazacaklarım dahilinde parlamenter sisteme geçiş bile
seçenekler arasına girmek zorunda. Başka türlü bu çıkmaz ortadan kaldırılamaz
durumda ki bu fikir, Cumhur İttifakı bileşenleri tarafından kabul ediliyor ve
dillendiriliyor. Emin olun.
Cumhur ittifakı bu nitelikteki bir anayasa değişikliğini, Millet ittifakı içinde yer alan
Deva, Gelecek, Saadet partisi gibi birbirine yakın düşünen partilerin milletvekillerinin
desteği ile 360 milletvekili sayısına ulaşarak yapmayı planlayabilir.

ERDOĞAN
Artık sağlık durumu iyi değil. Tedavi aşamasından ve hatta mevcut durumu korumak
aşamasından geçildi.
Ne yazık ki kısa bir süre sonra Erdoğan, sağlık sorunları nedeni ile etkinliğini
kaybedecek ve belki de yeni bir Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecine girmek
gerekebilecek.
Tabi ki bu durumda mevcut Cumhurbaşkanlığı yetkilerinin muhalefette bulunan bir
adaya geçmesinin istenmemesi de öngörülerek anayasanın bu yönlerinin
değiştirilmesi de tartışılacaktır.
OĞAN
İkinci tur seçim öncesi Cumhur İttifakına vereceğini açıkladığı destekle tepki çeken
Oğan’ın bu hamlesini, ben son derece stratejik bir hamle olarak yorumluyorum.
Zira Oğan artık çok önemli bir siyasi figür olup aslında birikimi ve yaşadıkları
dahilinde ön plana çıkmayı hak ettiğini düşünenlerdenim.
Nitekim Oğan’ın uzun vadede CHP seçmeninden oy alamayacağı, diğer partilerin ise
oy toplamının %15’i geçmediği düşünüldüğünde, MHP ve özellikle AKP içinde yer
alan Erdoğan oylarına talip olarak sağ ve muhafazakar kanatta kendisine şu an için
%30-35 oranında oy alabilecek bir yer açmıştır.
Hatta Erdoğan’ın sağlık durumu dahilinde 2 yıl içinde sağ kanadın muhtemel lideri
kendisi olacaktır.
CUMHUR İTTİFAKI PARTİLERİ
MHP ve kısmen YRP dışındaki partiler tabela partisi olmakta öte gidemeyecekler.
Erdoğan’ın çekilmesi ve sonrasında Oğan’ın MHP’nin başına geçmesi halinde
AKP’nin bile YRP’nin konumlandığı durumdan fazlasını sağlayamayacağını
düşünüyorum.
CHP
CHP, artık sorunun sadece kişi ya da kişilerde değil; kendisinde ve anlayışında
olduğunu fark etmeli.
Ulusalcı kanadın küstürülmesi ve parti içinde yer alan kadrolarının yapısı
değerlendirildiğinde; en avantajlı olduğu durumda ve başka partilerden aldığı desteğe
rağmen büyüyememesinin iyi analiz edilmesi gerekir.
Değişim rüzgarı ile yola çıkmasına ve gerçekten ülke olarak buna çok ihtiyaç
duyulduğu ortamda sandığa çekemediği seçmeninin düşünce ve isteklerini doğru
okumak ve gereğini yapmak zorunluluğu tartışmasız.

KILIÇTAROĞLU
Yine seçim kaybeden bir lider durumunda.
Ancak hakkını vermek gerekir ki çok çalıştı,çok uğraştı ve gerek devlet olanaklarını
kullananlara; gerekse medya tarafından görülmezden gelmesine ve bu nedenle
adaletsiz bir ortamda yapılan seçim propaganda sürecine rağmen bana göre kişisel
olarak başarılı oldu.
Ancak yinede herkes, şapkasını önüne koyarak düşünmeli ve 2024 mart ayında
yapılacak yerel seçimlerden sonra kendisine teşekkür edilerek, CHP’nin yeni bir lider,
yeni bir anlayış ile toplumda yarattığı umudu devam ettirecek ve küskünleri partiye
döndürebilecek politikaları uygulamaya sokmalı.
İYİ PARTİ
Altılı Masayı devirmeye çalışmak ya da bu konudaki kısıtlarını dışarıya taşırmak
suretiyle hem kendisinin hem de tüm seçimin sonuçlarını etkilediğinin farkında olmalı.
Ayrıca bence Merkez sağa yönelik politikalar geliştirerek siyasi yelpazede bulunan
boşluğu doldurmak ve bu konuda kendisine yer arayan seçmenleri kendi çatısı
altında toplamak yerine milliyetçi söylemler ile propaganda yürütmesi kendisi
açısından doğru bir sonuç doğurmadı.
Bundan sonra ve hele hele Sinan Oğan’ın bir lidere dönüşmesi halinde varlığını
merkez sağ seçmene göre düzenlemediği takdirde kendisini baraj sorunu yaşayan bir
parti konumunda bulabilir.
HDP-YSP
Gerek propaganda süreci ve gerekse seçim sonuçları hakkında en çok düşünmesi
gereken parti bence HDP-YSP dir.
Bana göre bu süreçte Kılıçtaroğlu’na verdiği desteğe rağmen az da olsa oy ve
milletvekilliği kaybı yaşaması bir yana, parti ve seçmen olarak konumlandırıldığı
noktayı ve sonuçlarını doğru analiz etmesi gerekir.
HDP-YSP bu aşamadan sonra üzerine yapıştırılan PKK-YPG üzerinden teröre destek
verdiği imajı kesinlikle ortadan kaldırmadığı sürece gittikçe küçülmeye devam eden
bir parti konumuna doğru yönelmesi kaçınılmaz.
Bir bölge veya etnik köken partisi olmaktan çıkarak Türkiye partisi olmak istiyorsa
terör örgütleri ile arasına mesafe koyduğunu açık bir şekilde açıklamalı diye
düşünüyorum.
Aksi halde bu konudaki suskun tavrı nedeni ile aslında hiç de alakası olmayan
seçmeni üzerine haksız şekilde yapıştırılan Terörist damgasını ortadan kaldırmadığı
sürece bu aşamadan sonra kendi seçmenini de kaybetmekle karşı karşıya kalabilir.

Üstelik bu hali ile diğer partilerden gittikçe uzaklaştığı ve çok istediği barışı sağlamak
konusunda elinde hiçbir inandırıcı söyleminin kalmayacağını da görmesi gerekiyor.
Yalnızlaşmak ve sayıdan ibaret parti olmamak için çaba gerekiyor.
SEÇMEN
Başlı başına bir yazı konusu olması gereken bu konuyu bu yazıda anmamak olmazdı
diye düşünüyorum.
Tüm yaşananlara rağmen seçmenin, yine de mevcut partiye ve duruma yönelmesinin
sosyolojik ve psikolojik etkenlerinin doğru araştırılması gerekmektedir. Bu açıdan
baktığımda daha önce başka ülkelerde yaşanmış ve sosyolojik olarak araştırılmış
olan bu tür seçmen davranışlarını yanlış bulmadığımı da ifade etmeliyim.
Bu nedenle sosyal medyada yaratılan ve mevcut iktidara oy verenler üzerinden
yapılan söylemlerin doğru olmadığı ve onların da anlaşılması gerektiğini
düşünüyorum.
Ama bu aşamadan sonra şu eleştiriyi de kendilerine getirmeden edemeyeceğim.
Seçim zaferini kutlayanların Suriye, Afganistan, Irak ve hatta Suudi Arabistan
bayrakları taşıdığını ve sosyal medyada sığınmacıların gösterdiği cüreti görmeleri
gerekiyor.
Gerçekten tercihin bedeli hepimiz için ağır olacak.