Celaleddin, büyük bir imparatorluğa dönüşmüş olan Harzemşahlar Devleti'ni, tarumar ve perişan bir durumda devraldı. Babası Muhammed Han, veliaht olarak büyük oğlu Uzluğşah'ı ilan etmişti.

Bu nedenle, Harezmşah ordusunun komutanları ve devletin önde gelenleri, ağabeyi Uzluğşah'ın hükümdar olmasını destekliyordu. Celaleddin, babasından kalan saltanat makamını ele geçirmek için Gazne'den Ürgenç'e geçti.

Ancak, Cengiz Han'ın oğulları Çağatay ve Ögeday'ın orduları 1221'de Ürgenç'i kuşattığında, ordunun komutanlarının ağabeyi Uzluğşah'ı desteklemesi sebebiyle kendilerine ihanet edebilecekleri düşüncesiyle Moğol Ordusu ile savaşmak yerine, kendisine bağlı ordusuyla birlikte Afganistan'a geçti.

Buradan da Gazne'ye geçerek teşekkül ettiği orduyla birlikte Cengiz Han'ın ordularına karşı mücadele etmeye hazırlandı.

Celaleddin Harezmşah, Gazne'de 30 bin kişilik bir ordu hazırlayarak Cengiz Han'ın güçlü komutanlarından Kutugu Noyan'ın ordusu ile mücadeleye girişti ve bir kez daha Moğollar'a karşı zafer elde etti.

Celaleddin Harezmşah, Moğollar'a karşı üst üste kazandığı zaferlerle Cengiz Han'ın ordusunun yenilmezliğine son verdi, Muazzam Moğol Ordusu'na karşı kazanabilen tek hükümdar ve komutan oldu.

Celaleddin Harezmşah, Gazne'deki zaferinden sonra Moğol ordularının kontrolünde olan Herat'a girerek burada konuşlanmış olan Moğol Ordusu'nu bozguna uğratarak kenti Moğollar'ın elinden aldı.

Mağlup olan Elçigidey Noyan, Herat'tan çıkarak daha güçlü bir orduyla tekrar geri döndü.

Tam altı ay süren bu mücadelede Moğol ordusuna karşı destansı bir mücadele vererek altı ayın sonunda Herat'ı Moğollar'a bırakmak zorunda kaldı.

Cengiz Han, ordusunun yenilmezliğini ve kudretini gölgeleyen, ordularına karşı başarı elde edebilen tek hükümdar olan Celaleddin Harezmşah'ı mağlup etmek için bizzat ordusunun başına geçti ve Gazne'ye doğru yola çıktı.

Harezmşahlar bu süre zarfında Uzluğşah'ı hükümdar kabul etseler de ortada bir imparatorluk ya da bağımsız bir devlet söz konusu değildi.

Zira Harezm ve diğer Harzemşah kentleri Moğol istilalarıyla talan olmuş durumdaydı. Sultanlık makamına bağlı olan ordular ise Moğol istilalarından uzak bölgelerde konuşlanıyor ve ancak saltanat makamını koruyabiliyorlardı.

Celaleddin Harezmşah, Moğollara karşı kazandığı büyük başarılara rağmen Harezmşahlar ordusunun desteğini göremedi.

Uzluğşah'ın hükümdarlığında ısrar eden Harezmşah ordu komutanları ve devlet adamları, Celaleddin Harezmşah'ı desteklemeden Moğol istilalarına karşı daha da zayıfladılar.

Harezm ordularının desteğini alamayan Celaleddin Harezmşah, Gazne'yi terk ederek 50 bin kişilik ordusu ve kendisine bağlı olan halklarla birlikte kalabalık bir kafile halinde çileli bir göç yolculuğuna girişerek Gazne'den Hindistan'a doğru göç etti.

50 bin kişilik ordusu ve onbinlerce Gazne Türkü, yurtlarını terk ederek göç yoluna düştüler. Ancak bizzat Cengiz Han'ın komuta ettiği Moğol orduları yola çıkmışlardı.

Ağır yükleri ve kalabalık kitlelerle birlikte yola düşen Gazne ordusu ve halkı çok yavaş ilerliyor, tamamı süvari birliklerinden oluşan Moğol ordusu ise hızla yaklaşıyordu.

Celaleddin Harezmşah, Moğol ordusunun peşinden kaçarak ancak İndus Nehri civarına kadar ulaşabildi. Moğol ordusunun yaklaştığını öğrenen Celaleddin, ordusunu İndus Nehri'nin karşı tarafına geçirerek savunma pozisyonu aldı.

Ancak ağır yükleri taşıyan ve dağınık bir şekilde ilerleyen Gazne Halkı, yavaş hareket ediyor ve savunma hattının arkasına geçemiyordu.

Geçebilenler ise hemen ordunun arka cenahında yer aldıkları için, ordunun manevra ve hareket kabiliyetini olumsuz etkiliyordu.

Moğol ordusu, nehire ulaştığında çevreye dağılmış olan savunmasız Gazne halkını kılıçtan geçirerek korkunç bir katliama imza attı.

Celaleddin, halkın gözleri önünde yaşanan bu katliam sonrasında savaş stratejilerini değiştirerek taarruza geçti. Ancak, zaten çok kalabalık olan Moğol ordusuna karşı direnme şansı olmadı ve mağlup oldu.

Cengiz Han'ın yönetimindeki bu vahşi katliam, Celaleddin'i zor bir karar almaya zorladı: kendi oğullarını ve cariyelerini Moğolların eline geçmemesi için öldürmekti.

Güçlükle kurduğu ordusundan geriye kalan küçük bir birlikle savaş meydanını terk etmek zorunda kaldı.

Moğol Ordusu, Celaleddin Harezmşah'ın ordularını mağlup ettikten sonra bulundukları bölgedeki tüm sivil halkı, yaşlı, çocuk, kadın demeden vahşice katlederek vahşiliğini bir kez daha gösterdi (1221).

Ağabeyi Uzluğşah ve Harezmşahlardan destek göremeyen Celaleddin, Moğol mağlubiyeti sonrasında gücünü toparlayabilmek amacıyla bölgede etkili bir hâkimiyet kuran Türk asıllı Delhi Sultanlığı'na sığındı. Delhi Sultanı İltutmuş'a himaye altına girmek istediğini iletti.

Ancak İltutmuş, Bağdat halifesi ile güçlü ilişkiler içindeydi ve hilafet makamının koruyuculuğunu üstlenmiş olan Harezmşahların hükümdarı Celaleddin Harezmşah ile olan mücadelesi nedeniyle İltutmuş, Celaleddin'e destek vermemesi için telkinde bulundu.

Delhi Sultanlığı tarafından kabul edilmeyen Celaleddin Harezmşah, tekrar güçlenmek amacıyla Hint-Türk karışımı bir topluluk olan Hoharlar ile anlaşarak Mutan'da hükümdarlık kurmuş olan Nasiruddin Kabaça üzerine saldırdı.

Mutan bölgesini ele geçirerek buradan güneye doğru ilerleyip, Delhi Sultanlığı'na bağlı Sind ve Kuzey Gücerat bölgelerine yöneldi.

Cengiz Han'ın taarruzuna karşı hazırlık yapan ve mukavemetlerinin zayıflamasından endişe duyan Delhi Sultanı İltutmuş, Celaleddin Harezmşah'ın taarruzlarına sessiz kalmak zorunda kaldı.

Celaleddin Harezmşah, Mutan-Sind-Gücerat bölgelerinde üç yıl kalıp ordusunu güçlendirerek bölgede etkin bir konum elde etti.

Moğol tehdidi, 1224 yılında Harezm bölgesinde azalmıştı.

Bu durum, Celaleddin Harezmşah'ın umutlarını artırarak, dağılmış ve yıpranmış olan Harezmşahlar Devleti'nin toparlanması amacıyla Harezm'e doğru yola çıkmasına neden oldu.

Ancak Harezm, Moğol talanlarıyla büyük ölçüde tahrip olmuştu; nüfusu azalmış, şehirler savunacak asker bulunmamaktaydı.

Bir zamanlar Harezmşahlar Devleti'nin başkenti olan topraklarda, halk olarak tanımlanabilecek insanlar neredeyse hiç kalmamıştı.

Moğol istilacıları tarafından öldürülen yerli halkın büyük bir kısmı, geri kalanlar ise göç etmek zorunda kalmıştı.

Sonuç olarak, Harezm bölgesi eski şaşaalı günlerinden uzaklaşmıştı. Harezmşahların hükümdarı olan Ağabeyi Uzluğşah, bu toprakları terk edip Pırşah ve Irak Acem bölgelerine yerleşmişti.

Celaleddin Harezmşah, Harezm'i arkasında bırakarak İran'a geçti. Güç kazanmak ve müttefik edinmek amacıyla bölgenin önemli liderlerinden Said Bin Zengi'nin kızıyla evlendi.

Said Bin Zengi ile kurduğu akrabalık bağının etkisiyle Kuzey İran ve Azerbaycan bölgelerini kontrolü altına aldı.

Bu süreçte Irak ve Pırşah bölgelerindeki etkisi sınırlı kalan Uzluğşah idaresindeki Harezmşahlar saltanatı ortadan kalktı.

Celaleddin Harezmşah, ordusunu tekrar toparlayarak çökmüş olan Harezmşahlar Devleti'ni yeniden kurma hazırlığı içindeydi.

Ancak Moğol Tehdidi tekrar ortaya çıktı. Bu kez Hazar'ın Kuzey'inden Doğu Avrupa sınırlarına kadar olan Moğol Ordusu, Kafkaslar hattından saldırıya geçti ve Celaleddin Harezmşah bu mücadelede mağlup oldu.

Kuzey İran hattındaki otoritesini kaybeden Celaleddin Harezmşah, siyasi bir iktidar elde edemeyince, kendisine bağlı ordularla birlikte Abbasi Halifesinin ordusuna katıldı.

Moğol Tehdidi'nin Kafkaslardan çekilmesinden sonra, daha önce yönetimini sağladığı Kuzey İran ve Azerbaycan bölgelerindeki Özbek Atabeg'i Cihan Pehlivan'a karşı harekete geçti ve Azerbaycan'ı tekrar denetimi altına aldı.

Ancak Moğol birlikleri Kafkaslardan çekilmedi ve bölgedeki devletlere yardımcı olmaya çalışsa da, tam bir başarı elde edemedi ve tehlike bir süre sonra uzaklaştı.

Celaleddin Harezmşah, Moğol istilalarının Doğu Avrupa'ya yayılması üzerine Azerbaycan-Doğu Anadolu hattında Harezmşahlar Devleti'ni yeniden kurarak kendisini Sultan ilan etti.

Bu bölgedeki komşuları kuzeyde Gürcistan, batıda Anadolu Selçuklu Devleti, güneyde Abbasiler ve çeşitli küçük sultanlıklar ve derebeyliklerdi.

Celaleddin Harezmşah, devletini teşkilatlandırmak için Gürcistan Krallığı'na karşı sefere çıktı (1225).

Ancak Gürcistan Krallığı'nın Tiflis şehrine yaklaştığı sırada, devletin valisi Hacip'in isyan ettiği haberini alınca seferi yarıda bırakmak zorunda kaldı.

Celaleddin Harezmşah, geri döndüğünde Vali Hacip, savunma düzeni alarak mücadeleye hazır bekliyordu. Ancak Hacip, Celaleddin Harezmşah'ın geri döndüğünü görünce mücadele etmekten vazgeçerek itaatini bildirdi (1225).

Celaleddin Harezmşah, Tiflis seferini tamamlamak amacıyla bir kez daha Gürcistan'a yönelmiştir.

Gürcü Kraliçesi, Harezmşahlarla mücadeleyi önlemek adına Batı Gürcistan'a çekilmiştir.

Celaleddin Harezmşah, savunma olmaksızın Tiflis'i ele geçirip zengin ganimetlerle dönmüş ve böylece devletin maddi ihtiyaçlarını karşılamıştır (9 Mart 1126).

Bu sefer, devletin canlanmasına ve maddi kaynak sağlanmasına katkıda bulunmuştur.

Celaleddin Harezmşah, Harezmşahlar Devleti'ni canlandırarak bağımsızlığını ilan etmiştir.

Ayrıca, Anadolu Selçuklu Devleti ile iyi ilişkiler kurmaya çalışarak Anadolu Selçuklu Hükümdarı Alaeddin Keykubat'ın dostluğunu kazanmaya çaba göstermiştir.

Bu sayede, Moğol Tehdidi'ne karşı bir müttefik edinerek batı hudutlarını güvence altına almıştır.

Ancak, Uzluğşah döneminde Abbasilerle yaşanan anlaşmazlıklar devam etmiştir.

Anadolu Selçuklu Devleti ile gelişen olumlu ilişkiler ve Harezmşahların bağımsız devlet olmalarının ardından, Abbasilerle tekrar sorunlar yaşanmıştır.

Bu anlaşmazlıklar, Ahlat Kalesi Meselesi ve Yassı Çemen Savaşı gibi olaylara zemin hazırlamıştır.

Ahlat Kalesi Meselesi ve Yassı Çemen Savaşı, Harezmşahlar Devleti'nin çöküşüne neden olmuştur.

Bu olayların sonucunda Harezmşahlar Devleti, tarih sahnesinden silinmiştir. Celaleddin Harezmşah liderliğindeki devletin sonu, iç ve dış politikadaki sorunlar, anlaşmazlıklar ve çatışmaların bir sonucu olarak gerçekleşmiştir.