Sevgili Okurlar,
Birkaç yıl önce televizyonlarda dönem bir lastik markasının “ kontrolsüz güç, güç
değildir.” Sloganı ile yayınladığı reklamı hatırlayanlarınız olacaktır.
Açıkçası hükümetin ve her seviyede AKP yöneticilerinin kararlarına baktığımda
nedense reklam filmindeki bu slogan aklıma geliyor.
Çünkü kararlarını başka şekilde açıklamak bana göre mümkün görünmüyor.
Yine malumunuz olduğu üzere hükümetin ekonomik kurmaylarından oluşan grubun
enflasyon ve dolar kurunun yükselişi nedeni ile enflasyon korumalı devlet tahvil ya da
bonosu çıkaracakları konusunda bazı söylemler ortaya atılmıştı.
Bunu yapma gerekçelerini ise “vatandaşın parasını enflasyona karşı korumak”
şeklinde açıklamışlardı.
Gerekçeyi okuduğunuzda tüm vatandaşlarımızı içine alan ve kulağa hoş gelen bir
söylem gibi görünüyor değil mi?
Oysa ki vatandaşın mevcut haline baktığımızda bu gerekçenin aynı kelimeler ile
doğru söylenişi şu olmalı: “Parası olan vatandaşı enflasyona karşı korumak.”
Hadi parası olan vatandaşımız da vatandaşımızdır ve onlarında enflasyona karşı
korunması gerekir diyebiliriz.
Ama tıpkı kur korumalı mevduatta ( KKM ) olduğu gibi böyle bir hamle yapılması
halinde yine devlet hazinesi büyük bir borç altına gireceğini ve bu borcu ödemek
parası olmayan vatandaşa da düşeceğini nasıl göremeyiz.
Bunu KKM nedeni ile hazinemize binen yükü görmelerine rağmen yapmayı
düşünmeleri bile dehşet verici ama dile getiriliyor.
Anlatmakla öğrenecekleri yok onu anladık da öğrenmeleri için kaç kere denemek
gerekiyor, onu anlamış değilim.
Neyse. Şu ana kadar yapılmaması büyük bir şans.
Konuyu değiştirelim.
Yine yandaş olmayan televizyon kanallarında yayınlanan haberlerdeki röportajlardan
vatandaşlarımızın önemli bir kısmının ihtiyaçlarını karşılamak için kredi kartları ile
alışveriş yaptıklarını ve bu kart borçlarını diğer karttan çektikleri para ile kapatıp
kendilerini idare etmeye çalıştıklarını izlemişsinizdir.

Mesleki tecrübe ile sabittir ki bu şekilde davranan vatandaşımızın sonu- eğer ekstra
bir yerden para bulamadıysa - maalesef neredeyse istinasız olarak icra takibatına
uğramaktır.
Yine maalesef, hükümetimiz bir süredir bu durumda ve yüksek oranda faiz ile
borçlanarak aldığı krediler ile durumu kurtarmaya çalışıyorlar.
Durumumuz vahim.
Yine maalesef ki ekonomik anlamda alınması gereken tedbirlerin konuşulduğu
özellikle Sayın Cumhurbaşkanımız, Hazine ve Maliye Bakanımız ile Merkez Bankası
başkanının da katıldığı toplantıda, vatandaşı enflasyona ezdirmemek için alınan tek
tedbirin, dolaylı vergi alınan ürünlere, elektrik, doğalgaz gibi olmaz ise olmaz
faturalara üst üste zam yapmak olduğu anlaşılıyor.
Vatandaşın cebinden çıkan paranın arttığını, bunları kullanarak üretim yapan ya da
para kazanan ticaret erbabının mecburen ürettikleri veya sattıkları mala zam
yapacaklarını ve bu nedenle enflasyon ve hayat pahalılığını azdıracaklarını – tüm
iyiniyetim ile ifade edeyim.- anlamıyorlar.
Açıkçası anladığım şuan elleri kolları bağlanmış durumda ve gerçek bir panik
havasında birbirinden saçma kararlara imza atacaklar gibi geliyor.
Bu nedenle Enflasyon Korumalı Devlet Tahvili ya da Bonosunu her nedense
çıkarmayacakları konusunda tam bir inancımın olmadığını da söylemek zorundayım.
Panik havası sadece hükümetin üst düzeyinde mi?.
Çevresinde olan bitenden haberi olmayan AKP seçmenini bir tarafa bırakırsak panik
havası diğer AKP yöneticilerinden seçmenine kadar inmiş vaziyette.
Artık seviyeyi öylesine aşağı indirdiler ki sonunda her ne olursa olsun söylenmeyecek
“ sürtük “ kelimesini ülkemizin Cumhurbaşkanından duyar olduk.
Elektrik doğalgaz akaryakıt gibi dövize endeksli fiyatlamalarda son bir yıl içindeki artış
oranları %200’e dayanmasına rağmen “ ne açlığı, vicdansızlık etmeyin diyen “ de
Sayın Cumhurbaşkanımız. Başka hiçbir sorunumuz yokmuş gibi sigara ve alkolle
uğraşan da.
Kızmayın; bunların hepsi yaşanılan paniğin sonucu.
Anlamsız müzik yasaklarını bugüne kadar başkasını rahatsız ediyor diye yasaklayan,
bir hükümetimiz var mesela. ( Müzik konser salonlarında veya bu iş işin ayrılmış
alanlarda ya da ne bileyim, barlarda düğün salonlarında yapılır. Bunu dışında müzik
nerede yapılırsa yapılsın, başkasını rahatsız etmesi halinde zaten kolluk güçlerinin
buna engel olmak hakkı öteden beri vardır.)

Ahmak kelimesini ilk kullanan bakana değil de bu kelimeyi; cevap olarak kullanan
siyasi rakibini alaşağı etmek ve üstüne üstlük bunun rakibini daha da
güçlendireceğini bilmesine rağmen bu rakibine dava açılmasını alkışlayanlar var.
Başka ?
Kadın sanatçının şarkı söylemesini toplumsal değerlerimize!!!! aykırı bulan, dekolte
giyindiği için daha önce ilan ile halka duyurulmuş sanatçıları sahneye çıkarmayan
belediye başkanlarımız var.
Bu yasakları, yasaklama değil de sahneye çıkan diğer iki sanatçının organizatörü
farklıymış gibi “organizatörün parasını ödemediği için iptal edildiğini duyduğunu “
söyleyen bir parti Genel Başkan Yardımcısı var.
AKP Genel Başkan Yardımcısı, bu saçmalığa, saçma bir kulp takmaya çalışmıyorsa
kendisine – yalan söyleyen demeyelim - gerçeği aktarmayan başka bir AKP yetkilisi
var.
Organizatör martavalını vatandaşa şekilde kakalamaya çalışıyorlar ki yersen.
Şortu açık kıyafet sanan; şort giydi diye kafeden çıkarılan ve kapısına “ bu kafede
açık saçık kıyafetle oturulmaz” yazan işyeri var.
Parka yoga yapıldığı için vatandaşı Cimer’e şikayet eden vatandaş var mesela. Bu
şikayeti ciddiye alan ve gereği için ilgili kolluğa haber veren Cimer yetkilisi var.
Cimer’in bildirimi üzerine yoga yapılmasına engel olmaya parka gelen zabıta var.
Tepkinin yoğunlaşması üzerine sanki kendileri sorumlu değillermiş gibi çalışanlarını
işten çıkaran ya da emri altında bulunan görevlileri iyot gibi açıkta bırakanlar hükümet
yetkilileri var.
Ne şans ki bu saçmalıklara son vermek için son derece kibar şekilde uğraşan çok
sabırlı vatandaşlarımız da var.
Ne yazık ki bundan sonra da buna benzer; “yok artık” diyeceğimiz daha çok olay
olacak.
Başka zaman olsa bunların hepsini sistemli bir siyaset mühendisliğinin sonucu
hareketler olarak görebilirdik, ama değil.
Güç kontrolden çıktı ve artık kontrolsüz güç, güç değildir.