Kendi aleyhinde olsa bile doğruları söylemekten sakınma.
Al Biruni

Geçen yazımızda Kur'an'ın önemini vurgulamaya çalıştık. Bu yazı da onun devamı niteliğindedir. Sadece Kur'an değil genel olarak Kitap okumak niye önemlidir örnekle sunmaya çalışacağım. Şimdi meramımı anlatmak için özellikle hepimizin bildiği ve çoğunun saygı ve sevgi ile andığı Celaleddin Rumi den bahsetmek istiyorum. Burada yeri gelmişken söyleyim, Mevla koruyucusu tanrı anlamına gelir. Yani bir kula Mevla veya Mevlâna demek sen bizim efendimiz koruyucumuzsun demektir ki bu Allah'a mahsustur.

O’ SİZİN EŞİ ORTAĞI OLMAYAN MEVLANIZ, TEK EFENDİNİZDİR. “Hac 78

İsminde bile sapıklık olan, tesadüfen bu ismi seçmediğini yazının devamında sözde Evliya'nın ne kadar ileri gittiğini kendi eserlerinden sunmaya çalışacağız.
Bilindiği gibi Celaleddin Rumi'nin en önemli ve ünlü eseri Mesnevidir. Eser bizzat Celaleddin Rumi tarafından kaleme alınmamıştır, yazarı Öğrencisi olan Hüsamettin Çelebi tarafından yazılmıştır. Şunu da ifade etmek isterim burada alıntı yaptığımız Mesnevi 'den hikayeler ve beyitler özellikle Mevleviler ve onu sevenler ve koruyanlar ve takipçileri tarafından yalanlanmış değildir. Alıntı yapılan hikayeler kendi çevresine göre sonradan eklenme iftira ve yanlış anlaşılma ve sonradan yalanlanmış hikayeler değillerdir, bunu lütfen aklınızın bir köşesinde bulundurun. Celaleddin Rumi'nin ismini kullanarak Mesnevi'yi yazmış olsalar bile, bize sevdirilen Rumi bu eserlerin ürünüdür. İsterseniz bu kitabın bize ahlak abidesi olarak sunulan hikayelerine geçebiliriz.

Ateş ile pamuk:
Zengin bir adam, Zühre yanaklı, ay yüzlü, gümüş bedenli kızını, artık evlilik çağı geldiği için kocaya verir. Koca, kızın dengi değildir, ama babası kızının baştan çıkmasından da korkmuştur. O yüzden kızının çocuk yapmasını istemez: “Kocan ansızın her şeyi bırakıp, kaçıp gider. Çocuğu başına dert kalır.” Kız da babasına söz verir, ama işler söylendiği gitmez, gebe kalır.
3725-3735: Babası dedi ki: Bu ne, ben sana ondan kendini koru demedim mi? Öğütlerim, yel miydi ki hiç sana tesir etmedi? / Kız, baba dedi, nasıl tahammül edeyim? / Erkekle kadın, şüphe yok ki ateşle pamuk. / Pamuk ateşten nasıl çekinebilir? / Yahut da ateş nasıl olur da pamuğu yakmaz, çekinir? / Babası dedi ki: A kızım, ben sana onun yanına gitme demedim. / Yalnız menisinden kendini koru dedim. / Tam zevk anında onun beli gelirken kendini çekmeliydin. / Kız, peki beli ne vakit gelecek, ben ne bileyim? / Bu, pek gizli bir şey, anlaşılmaz ki dedi. / Babası gözleri süzüldü mü anla ki beli geliyor deyince, Kız dedi: Onun gözü süzülünceye kadar benim bu iki gözüm de kör oluyor a baba!..

Rumi'ye göre bu hikâyenin kıssadan hissesi; Erkekle kadın ateşle pamuğa benzer, ateşle pamuk bir arada durmaz. Bunu anlatmak için de böyle Baba Kız diyaloğu aklına gelmiş. Ne büyük ahlak dersi ne büyük nasihat. Kendi kendime sordum, acaba tarihte iki farklı Celaleddin Rumi mi var diye? Bize anlatılan Rumi bu olamaz, ama gelin görün ki tarihte Mesnevisi olan tek Celaleddin Rumi var.

Paylaşmaktan utandığımız bir Oğlancı hikayesi daha:
Cilt 2 EŞCİNSELLİK (3155.-3160 Beyitler 137-138. Sf)
Oğlanın iriyarı adamdan korkması
3155. Bir iri adam bir oğlanı ele geçirdi. Bu adam bana kast eder diye çocuğun yüzü sarardı. Adam dedi ki? Güzelim, emin ol... Sen benim üstüme bineceksin. Ben korkunç görünsem de aldırış etme, bil ki ben bir ibneyim. Deveye biner gibi bin üstüme, sür? İnsanların suretleriyle manaları da işte böyledir. Dışardan adam görünürler, içerden melûn Şeytan! Ey Âd gibi ipiri adam, sen rüzgârın tesiriyle dalın vurduğu davula benziyorsun.

Bu hikâyeden sonra ne olursan ol gelme demek daha uygun.
Sanmayın 6 Ciltlik Mesneviden eleştirmek için iki hikâyeyi seçtim diye. Mesnevi'den müstehcen hikayeler diye yazın İnternet'e bakın neler çıkacak karşınıza. Bir de bir kabak hikayesi var ki inanın bunu anlatmaya diliniz varmaz. Peki biz bu Adamı nasıl yücelttik ve niye? Kimi teorilere göre kitabı sadece elit tabaka okuyormuş o yüzden halkın pek haberi yokmuş bu hikayelerden. Bugün olduğu gibi. Birkaç alıntı daha yapalım sapıklığın boyutunu netleştirmek için.

Bakın Celaleddin Rumi Mesnevisi için ne söylüyor önsözün de:

Mesnevi âlemlerin rabbinden inmedir, bâtıl ne önünden gelebilir ne ardından. Tanrı onu korur gözetir. Tanrı en iyi koruyandır, merhametlilerin en merhametlisidir. Mesnevi'nin bunlardan başka lâkapları da var, o lâkapları veren de tanrıdır. Fakat biz bu az lâkapları anarak sözü kısa kestik. Az çoğa, bir yudum su göle, bir avuç tane büyük bir harmana delâlet eder. [Mesnevi, Önsöz, Sayfa 7, cilt 1, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1995]

Bu ne yıldız bilgisidir ne remil ne de rüya; Allah doğrusunu daha iyi bilir ya, Allah vahyidir. Sûfîler bunu halktan gizlemek için gönül vahyi demişlerdir. (Mesnevi Cilt 4, 1852-1854 beyitler)

İşte bam telinin koptuğu yer burası. Sadece cinsellik fantezilerini anlatsa kimse bir şey demez. Problem şurada, Allah katından bir kitap aldığını iddia ediyor ve bu müstehcen hikayelerine dini kılıf giydiriyor. Bende sormak isterim, kutsalımıza bu şekilde saldıran bir Kitap nasıl bu kadar yüceltiliyor? Böyle biri ahlak abidesi olarak gösterilir mi? Bakalım Kuran Allah katından kitap aldığını iddia edenler için ne söylüyor?

Allah'a karşı yalan uydurandan veya kendisine hiçbir şey vahyedilmemiş iken, “Bana da vahyolundu.” diyenden ya da “Ben de Allah'ın indirdiği ayetlerin benzerini indireceğim.” diyenden daha haksız kim olabilir? Melekler, canlarını almak için ellerini uzatıp, “Canlarınızı verin; Allah'a karşı gerçek olmayanı söylemenizden ve onun ayetlerine karşı büyüklük taslamanızdan dolayı bugün alçaltıcı azabı tadın.” dediklerinde, can çekişirlerken bu zalimleri bir görsen!
En'âm Suresi 93. Ayet

Kur’an’a göre vahiy aldığını iddia eden kişiler zalimdir ve sonu felaket ile sonuçlanacak. Allah dostu öyle mi?
Mesnevi 'den İlahi aşk kavramına ne anlama geliyor ona da bakalım:
O dua, yedi göğü de geçti, kabul edildi. O yoksulun işi, nihayet iyileşti, düzene girdi.
Çünkü şeyhin o duası, her duaya benzemez. Şeyh, Tanrıda yok olmuştur, onun sözü Hak sözüdür.
Tanrı, kendisinden bir şey isterse kendi isteğini nasıl reddeder?
(Mesnevi Cilt 5, 2242-2244 beyitler)
Rumi ye göre Şeyhin ağzından çıkan, Allah'ın sözüdür. Yani haşa Şeyh Allah olmuştur ve Allah kendisinden bir şey isterse elbette yerine getirir.
Bu felakete götüren sözleri tasavvufun genel söylemin de bulabilirsiniz. Mesnevi gibi eserlerden beslenerek bugün Cübbeli diye bilinen Adamlar ekranda çekinmeden ete kemiğe büründüm Mahmut diye göründüm söyleminde bulunuyorlar.
"O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir. Öyleyse yalnız O’na kulluk et; O’na olan kulluğunda sabır ve sebat göster! Hiç O’na denk ve adaş olacak başka birini biliyor musun? Hayır, yoktur!”
Meryem Suresi 65.Ayet
Tasavvuf da Fenafillah, Allah da yok olmak veya ilahi aşk gibi terimler Allah ile bir olma gayesi taşır. O mertebede Yaratan ve yaratılan birdir. Haşa o mertebede Allah ile kul arasında ki ayrım ortadan kalkıyor. Bu yüzden Tasavvuf kesinlikle İslam ile bağdaşmaz. Meraklılar için Cemre Demirel'in “Tasavvuf bir başka” din kitabını tavsiye ederim.

Doğruları hep şahısların üzerinde tutalım. Yoksa sağdan soldan duyduklarımız bize edepsiz olanı Evliya gösterir. Bundan sakınmak için kitap okumak ve araştırmak en iyi araçtır.
Hakkında bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme! Kuşkusuz kulak, göz ve kalp bunların hepsi ondan sorumludur. İsra Suresi 36.Ayet

Saygılar ve selamlar

Editör: Sevda Tiniz