Sevgili Okurlar

Bütçe görüşmelerinin içerisine 6 yaşında bir kız çocuğunun evlendirilmesi ile ilgili
mağdurun yapmış olduğu şikayetin basına düşmesinden sonra gündemimiz bu olay
oldu.
Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim de önce bir kendimize gelelim.
Cinsel istismara uğrayan çocuğun 6 yaşında olması ile 12 yaşında olması arasında
fark olduğunu düşünenlerdenseniz siz bir kenara durun lütfen.
Zira 18 yaşına kadar herkes kanunen de biyolojik olarak da çocuktur. Bu yaş
aralığında olan bir çocuğun istismar edilmesine gösterilen tepkinin dozu çocuğun
yaşına göre belirlenemez. Bunu önce bir bilelim.
Devam edelim.
Sizce yaşı ne olursa olsun ve her ne kisve altına gizlenirse gizlensin; çocuğu bu
şekilde istismar edenler gerçekten insanlıktan nasibini alamamış bir mahlukat mıdır?
Ya da yaşananlara topluca tepki göstererek, kınayarak, hamaset nutukları atarak
böyle bir olayın bir daha olmamasını sağlayabileceğinizi düşünüyor musunuz?
Cevaplarınız evet ise bir daha düşünmenizi tavsiye edeceğim maalesef.
İlk soruya cevapla başlayalım isterseniz.
Sözde din adamlarımızın diğer dini konuları halletmişler gibi evlilik yaşını çocuk
yaşlarına indirgeyen fetvalarını mı suçlayacağız; yoksa buna uygun olarak davranan
ve sözde yine kendisine din diye yutturulan inançlara uygun davranan bu insanları
mı?
Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (SAS ) halen tartışmalı olan çocuk yaşta evlilik
yaptığı konusunda açıklamaları yapanları mı suçlayacağız; yoksa buna inanan
yobazın bu hakkı kendisine de görmesini mi?
Hoş; Hz.Muhammed’in tüm sünnetini yerine getirmiş de sanki bir tek çocuk yaşta bir
kız ile evlenmek kalmış gibi davranan kafaya söylenenlerin hepsi yakışır ya neyse.
Bu insanlar bir imamın karşısına çocuk ile evlenmek için geçtiğinde imamdan hiçbir
tepki alıyor mu? Geç tepkiyi; üç kere kabul ettim diyerek evlendiğini zannetmiyor mu?
….

Dinden fetva alan adam da bu fetvaya uyarak ve kendince doğru bir şey yaptığını
düşünerek, olay sonrası pervasızca davranmayı kendisine hak görmesi size garip mi
geliyor?
Sizce sorun nerede?
Doğru düzgün din adamı yetiştirmediğimiz, bilime ve gerçeklere inanan bir din
anlayışına sahip bir yapı kuramadığımız ve üstüne üstlük bunları otorite diye kabul
ettiğimiz sürece bundan önce defalarca yaşadığımız gibi bundan sonra da defalarca
bu ve bunun gibi olayları yaşayacağız.
Üstelik şu ana kadar bildiklerimiz bilmediklerimizi yanında yok denecek kadar az.
Emin olun ister mütedeyyin olsun isterse din ile az denecek kadar bir bağlantısı
olsun; bir çok aile çocuklarının bu yaşadıklarını değil adliyeye bildirmek; başkası ile
konuşmaktan bile kaçınıyor.
Gelelim ikinci soruya.
Mevcut iktidar, başa geldikten sonra bu adamların ekmeğine yağ sürmedi mi?
Eskiden imamların evlenme cüzdanını görmeden dini nikah yapması suç iken bu
eylemi suç olmaktan çıkarmadı mı?
Cinsel ilişkide cocuğun rızası için aranan şartı 15 yaşından 12 yaşına indirmedi mi?
Bu da yetmedi; çocuğa istismarda çocuğun ruh halinin etkilenip etkilenmediğine göre
istismarcıya daha az ceza verilebilmesinin önünü açmadı mı?
Yargı mensuplarını bu yaklaşıma davrananlarda seçmedi mi? Başka türlü
davrananlara tayin ve soruşturma sopasını göstermedi mi?
Gerek eylemleri ve gerekse söylemleri ile istismarın odak noktası haline dönüşen
tarikat adı altında yuvalanan menfaat birliklerine dernek ve vakıf adı altında yasal
statü sağlamadı mı?
Yine yetmedi. Bakanlar kurulunca bazılarına bu tarikatlara “ kamu yararına çalıştıkları
“ için özel muafiyetler tanımadı mı?
Geçtim kız çocuklarını; erkek çocuklarına sistematik olarak yapılan istismarların
üzerini örtmedi mi? Bir kerecikten bir şey olmaz demedi mi?
İmamların da resmi nikah yapması için tartışma yaratıp din kisvesi altında bunu
günlerce savunmadı mı?
….
Tüm bunlar hepimizin gözü önünde olurken, hala yaşanan olayları kınayarak,
lanetleyerek bir daha böyle bir olayın yaşanmamasını sağlayabileceğinizi düşünüyor
musunuz.?

….
Bana göre en çarpıcı doğru sosyolojik tespitin “İmam yellenirse cemaat koy verir
gidermiş.” olduğunu düşündüğünüzde imamın yellenmesinin önüne geçmekte başka
çaremiz olmadığının farkında mıyız?
Son olarak şunu da yazayım ve bitireyim.
Dün Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız Sayın Derya Yanık meclis kürsüsünde
yaşanan olayı anlatırken, mağdurun iki yıl 30.11.2020 tarihinde şikayetçi olduğunu,
ve kendisinin bakanlıkça korumaya alındığını ifade etti.
Aradan geçen iki yıl boyunca bakanlığın olayın soruşturulmasına doğrudan dahil
olmadığı, savcılığın da bu olay nedeni ile doğru düzgün bir soruşturma yapmadığı bir
itiraf gibi ortaya çıktı.
Anlaşıldığı kadarı ile tarikatların hedefine oturan gazeteci Timur Soykan’ın haberi
olmasaydı belki de bu olay zaman içinde örtbas edilip gidecekti.
Böyle olur muydu bilemeyiz ama bildiğimiz şey şu: Bu haber nedeni Timur Soykan
sadece tarikatların değil; geçmişi didiklenmek suretiyle aklı başında bildiğimiz başka
insanların da hedefine oturdu.
Kendilerine acil Kabataş yalancılarının akıbetini dileriz.
Geriye döneyim . Ayrıca Sayın Bakan konuşmasının son kısmında muhalafete:
“Sizi kadınların bedeni üzerinde çiğnetmeyeceğiz. Sizi o çocukların bedeni üzerinde
tepindirmeyeceğiz. Bu bakanlık size bu fırsatı vermeyecek. Ne yaparsanız yapın, ne
kadar manipüle ederseniz, provoke ederseniz edin o çocukları sizin elinize
bırakmayacağız.” dedi.
Evet …“O çocukları sizin elinize bırakmayacağız” dedi.
Doğrusunu isterseniz benim korktuğum tam da bu.